İçişleri Bakanı’na “Rapor”
Ümit Özdağ 01 Ocak 1970
Sayın Bakan,
Son günlerde görüştüğüm bazı vali ve emniyet müdürleri benim ile Güneydoğu Anadolu illerimizdeki gelişmeler ile ilgili çok vahim olduğunu düşündüğüm bilgileri paylaştılar. Vali Beylerden birisine “Bu bilgileri bir rapor olarak Sayın Bakan’a sundunuz mu?” diye sorunca, “Ümit Bey, size anlattıklarımı bir rapor halinde İçişleri Bakanı’na sunmam durumunda derhal paralel vali olarak nitelendirilirim. Bundan dolayı hayır, sunmadım” cevabını verdi.
Sayın Bakan,
Vali Beyden aldığım bu cevap üzerine birkaç vali ve emniyet müdürü ile yaptığım görüşmelerin neticesini sizinle paylaşmaya karar verdim. Muhtemelen siz bu raporda anlatılanlardan çok daha fazlasını zaten biliyorsunuz. Ancak ben size bu “raporu” yazarken, Türk Milletinin de durumu bir kez daha vali ve emniyet müdürlerinin gözünden görmesini istiyorum.
“Güneydoğu Anadolu’da halk çatışmaların durması, hayatın normalleşmesi, askerin şehit olmaması ve kendilerinin, komşularının çocuklarının şehit olmaması anlamında Açılımdan memnundur. Ancak vatandaşın önemli bir bölümü Açılımın “PKK’ya teslimiyet”, “Bölgenin PKK denetimine geçmesi”, “Türkiye’nin bölünmesini sağlayacak sürece dönüşmesi” anlamına gelmesini de istememektedir. Bu anlamda Açılım içine girdiği süreçten endişe duymaktadır.
PKK/KCK Güneydoğu Anadolu bölgesinde tam bir psikolojik üstünlük kazanmıştır. PKK son 2 senede 10 yıllık mesafe kaydetmiştir. Bu üstünlük neticesinde KCK, vatandaşın devlet ile ilişkisini tanzim eder hale gelmiştir. Vatandaş bu yeni durumu hissetmektedir. PKK/KCK, bölgede Türkiye Cumhuriyeti bürokrasisine paralel bir örgüt bürokrasisi ve “adalet sistemi” oluşturmuştur. PKK’nın vergi almadığı iş adamı yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerilediği, hatta bölgeyi terk edeceği algısı halkın önemli bir bölümünde oluşmaya başlamıştır. Eskiden herkes açık görüşmelerde “devletçi” görünürken artık herkes açık görüşmelerde “örgütçü” görünmektedir. Yeni yapılan karakol inşaatlarını koruyan askerlere saldıran PKK’lılar, “Nasıl olsa Kürdistan’ı terk edeceksiniz, neden bunları inşa ediyorsunuz?” diye sorarken, AKP üst düzey yöneticileri bile bürokratlara, “ne zaman T.C. buralara memur yollamayı bırakacak?” sorusunu sorabilmektedirler. Bu beklenti devlet yanlısı aşiretlerin PKK’ya teslim olmasına neden olurken, koruculuk sistemi de devlete güvensizlikten ötürü psikolojik bir çöküş süreci içine girmiştir.
Öte yandan bölgedeki idarecilerde netice alınabileceğine dair güven bitmiştir. Asker ve polis Hükümetin bölgeyi PKK’ya bıraktığını düşünmektedir. Asker kışlasına, polis karakoluna çekilmiş vaziyettedir. Kırsalda operasyonlar durmuştur. Şehir merkezlerinde PKK’lıların yaptığı gösterilerin, yol kontrollerinin sayısında büyük bir artış vardır. PKK’nın kırsal alanda olduğu gibi kentsel alanlarda da örgütlenmesi hızla ilerlemektedir. Basında “teslim oldular” diye çıkan PKK’lı haberleri Kuzey Irak’ta 3 ay veya 6 eğitim alan PKK’lıların kent örgütlerine katılmak üzere geri dönüşlerinden ibarettir. Böylece KCK’nın gençlik yapılanması hızla eğitimli kadrolar ile doldurulmaktadır.
PKK/KCK, bölgedeki siyasette çok boyutlu bir etkinlik kazanmıştır. 30 Mart seçimlerinde diğer partilerden bu arada AKP’nin adayları da PKK/KCK’dan izin alarak aday olmuşlardır. AKP’den PKK/KCK’dan izin almadan aday olanlara yönelik şimdi müthiş bir PKK baskısı vardır. PKK/KCK, bölgede AKP içinde de örgütlenmiştir. Bu yol ile Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere bürokraside istediği atamaları yaptırmaktadır.
Seçim güvenliği özellikle Van, Şanlıurfa, Mardin ve Diyarbakır kırsalında hiçbir şekilde sağlanamamıştır. Bu bölgelerde PKK’nın etkinliği oyların BDP’ye akmasında etkili olmuştur. Büyükşehir Yasası da AKP’nin aleyhine işlemiştir. Diyarbakır kırsalında tulum AKP’ye oy veren köylere BDP’liler “Zaten Diyarbakır’ı biz alıyoruz. Eğer AKP’ye oy verirseniz size hizmet yok” diyerek tehdit etmiş ve oylarını almışlardır.
PKK/KCK’nın siyasal örgütlenmesi etkileyici derecede iyidir. 2011 ve 2014 seçimlerinde bütün evleri tek tek dolaştılar. Oy potansiyellerini çok iyi biliyorlar. Böyle bir ortamda dar bölge seçim sisteminin uygulanması durumunda BDP bölgede hemen hemen bütün milletvekilliklerini alacaktır. Ve Bu süreç böyle devam ederse 10 sene içinde Türkiye bölünür ve bölgede Kürdistan adlı bir devlet kurulur.”
Sayın Bakan,
Valilerinizden ve emniyet müdürlerinizden dinlediklerim bunlar. Keşke Ümit Özdağ’dan “çekinmeden” anlattıklarını üstelik meslektaşları olan size daha geniş bir şekilde anlatabilselerdi. Özetle, Türkiye çok kötü bir sürecin içinde. Bulunduğunuz makam gereği siz de Türkiye’nin yaşayabileceği olumlu şeylerin mimarı olacağınız gibi başına gelecek olumsuzlukların da birinci dereceden sorumlusu olacağınız için bu hususları size aktarmanın bir vatandaşlık görevi olduğu bilinci ile bu “raporu” kaleme aldım.