« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 May

2014

İktidar gücünün vicdanları susturan bir etkisi de var!

Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970

Bu ülkede insanları en fazla kızdıran, en fazla moralini bozan, iktidara karşı en fazla bileyen nedir biliyor musunuz?

Ne olursa olsun iktidarın mutlaka ve mutlaka her olayda hiçbir sorumluluk kabul etmeyip, üstüne üstlük bir de pişkin pişkin baskın çıkmaya çalışarak her türlü eleştiriyi ve protestoyu "iktidarımızı devirmek için yapıyorlar" demeleridir.

Siz, sadece kendinize iktidarsınız. Bunu herkese gösterdiniz. Yani, iktidarınız sizin olsun da...

Yüzlerce insan ölüyor, bombalar patlıyor, yolsuzluk dosyaları havada uçuşuyor, ses kayıtları kulaklarda çınlıyor, görüntüler aksini ispat mümkün olmayacak kadar net fakat bütün bunlar iktidarınızı yıkmak için yapılıyor öyle mi?

Diyelim ki öyle.

Neden her durumda siz haklısınız?

-Doğru olduğunuz için mi?

-Yoksa iktidar olduğunuz için mi?

Hep siz haklısınız...

Her durum ve zamanda siz doğrusunuz...

Sizin dışınızdaki herkes yalancı, düzenbaz, provokatör, iktidarınızı yıkmaya çalışan dış güçlerin paralel işbirlikçisi...

Yahu iyi de tamam ele geçirdiğiniz güç ile her durumda zeytinyağı gibi üste çıkmayı başarıyorsunuz da, vicdanınızı nasıl susturuyorsunuz?

Yahu sizler Müslüman dindar insanlarsınız. Kainat bomba olsa patlasa böyle insanların vicdanını susturamaz diye düşünürdüm.

Nasıl oluyor da her türlü olumsuzluk durumunda hem sorumlu hem de haklı ve sonuçta doğru çıkabiliyorsunuz.

Biliyorum söylemeyeceksiniz.

Onun için yaptıklarınızdan, yapmadıklarınızdan, tavırlarınızdan, konuşmalarınızdan, kibrinizden, tekmelerinizden, tokatlarınızdan, kendi dışınızdakileri ötekileştirip yok etmeye çalışmanızdan çıkardığım sonucu ben söyleyeceğim:

İktidar gücünün vicdanları susturan bir etkisi de varmış, bunu sizin iktidarınızda öğrenmek nasip oldu bizlere...

Soma Madeni dosyasını kapatıyor muyuz yoksa ne?

Enerji Bakanı Taner Yıldız şöyle diyor:

"299-300-302 işçi kardeşimizi kaybetmiş olarak burayı kapatırız diye düşünüyorum."

Şimdi...

Bu nasıl hesap arkadaş? Oysa cevaplamanız gereken sorular çok basit.

Madende toplam kaç kişi çalışıyordu?

Kazanın olduğu sırada madende kaç kişi çalışıyordu?

Kaç ölü var, kaç kişi sağ kurtarıldı?

Toprak altında daha kaç işçi var?

Kazanın üzerinden kaç gün geçti, bu soruların net cevapları henüz ortaya konulmadı.

Hakikaten bu nasıl iştir ve "299, 300, 302 kardeşimizi kaybetmiş olarak burayı kapatırız" demek ne demek?

Şu ana kadar resmi açıklamalar 284 can kaybından söz ediyor. 80 de yaralı çıkarıldı. Hükümete göre 18 kişi de halen toprak altında, eşittir 382 kişi.

Bakan Yıldız ilk gün siz söylemediniz mi 787 maden işçisinin galerilerde olduğunu?..

Eğer öyleyse geriye kalan 405 kişi nerede?

Eğer hayatta ve ailelerinin yanlarındalarsa birkaç tanesi ses versin, biz de bu meraktan kurtulalım.

Değilse...

Sayın Taner Yıldız Bakanımız, çabanızı görüyor, ıstırabınızı anlıyoruz. Ama şunu söyleyin:

Kazanın ilk gününde madende 787 kişi var bilgisini size kim verdi, neden sonra bu rakamdan başka rakamlar telaffuz ettiniz, "302 kardeşimizle burayı kapatırız" derken gerçekte ne demek istiyorsunuz?

Yani, bu dosyayı bu rakamla kapatıyor muyuz?

AK Parti'de en zor görevlerin adamları...

Bence, hükümetteki en zor görevler Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç ile AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik'in görevleri.

Ben de olsam bu zor görevleri bu iki insana verirdim.

Çünkü bunlar o görevleri hem hakkıyla yerine getiriyorlar hem de kitleleri ikna eden bir üslupları var.
Ama, fakat, lakin...Dün Hüseyin Çelik'in Soma maden kazasına yönelik açıklamalarını dinlerken üzülmedim de değil.

Sözcüler hükümetlerin ya da partilerin yanlış işlerini doğru göstermek için bazen çok zor durumda kalabiliyorlar. Dünkü toplantı da aslında bunlardan birisiydi ve Hüseyin Çelik asıl cevap verilmesi gereken sorulara cevap vermek yerine doğal olarak partisinin ve hükümetinin haklılığı adına filozofça yorumlar yaptı.

O toplantıda cevaplanması gereken 3 ciddi soru soruldu:

1-Toplumda çok ciddi bir kutuplaşma var, bu konuda yumuşama adına ne yapacaksınız?

2-Soma Kömür'de çalışan fakir işçilerin minimum ücretler karşılığında çalışarak çıkardığı kömürün seçim yatırımı olarak başka fakirlere bedava dağıtılması doğru mu?

3-Bu işte siyasi sorumluluk yok mu?

Hüseyin Bey elbette güzel konuşuyorsunuz fakat söyledikleriniz akılları da vicdanları da tatmin etmedi, bilesiniz!

Meclis araştırması açılsaydı patlama olmayacak mıydı?

TBMM araştırma ve soruşturma önergeleri Meclis'in denetim yollarındandır. Ancak TBMM'de sistem iktidar çoğunluğuna göre işlediği için iktidar istediği araştırma ya da soruşturma önergesini ret ya da kabul ediyor.Kabul ettiklerinde kurulan komisyonda çoğunluk yine iktidar partisinde oluyor.

Yani...

CHP'nin 20 gün önce reddedilen Soma madenleri hakkında verdiği önerge kabul edilseydi de bu Soma'daki maden kazasını önlemeyecekti!

Çünkü Meclis araştırma önergeleri öyle çok ciddi işleyen denetim yollarından değil.

Hiçbir yaptırımı yok, sadece milletvekillerinden oluşturulan komisyonun yaptığı birkaç ziyaretin raporlaştırılması ile son bulan bir denetim türü.

Meclis soruşturması da öyle.

Yalnız soruşturmanın yaptırımı olabiliyor ve soruşturma sonunda soruşturma komisyonu dava açabiliyor. Soruşturma sırasında ilgili herkesi dinleyebiliyor, sorgulayabiliyor. Ama burada da çoğunluk iktidar partisine ait.

Yani...

Denetim iktidar partisine göre şekilleniyor, gerçekler hiçbir zaman objektif bir şekilde ortaya çıkamıyor, çıkarılmıyor...Konuşulup geçiliyor.

Hepsi bu ve biz buna TBMM denetimi diyoruz!

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 10853

ulkucudunya@ulkucudunya.com