Kader değil sömürü...
Serdar Kızık 01 Ocak 1970
SOMA - Yalan, dolan nafile.
Soma’da iş kazası yok, cinayet var, üstelik katliam.
Ne uğruna?
Sermaye daha çok kazansın diye, yandaşlara kıyak olsun diye.
Kiminle konuşursanız konuşun benzer değerlendirmeler.
Madenin önünde kırmızı tişörtlü bir genç Enerji Bakanı Taner Yıldız’a haykırıyordu:
“Ne yüzle buradasınız. Kader hep bize mi? Sizin çocuklarınıza niye olmuyor kader? İstifa edin bari...”
Korumalar arasında kriz merkezinin merdivenlerine tırmanan bakan, boş boş bakmakla yetindi...
Başbakan Erdoğan bir bakıma ölümleri, “Bu işin fıtratında var” diye sıradanlaştırmaya çalışsa da boşuna.
Evet, yakınlarını kaybedenlerden bazıları “kader” diyor ama hemen ardından da iktidarın iş güvenliği açısından öve öve göklere çıkardığı şirketi, gerekli önlemleri almamakla suçluyor.
Yalnız onlar değil trafonun ilkel olduğunu, maskelerin yetersizliğini, kaçış veya yaşam odası eksikliğini, güvenlik önlemlerinin göstermelik olduğunu söyleyen. Maden çalışanları da benzer görüşte..
Peki, 40 lira yövmiye için niye toprağın altına, kömür karasına, kör karanlığa giriyor insanlar?
Kaderden değil, hep söylüyorlar:
“Başka iş güç yok!.. Çaresiziz... Mecburen...”
Katliamdan kılpayı kurtulan Aydın Kaya, madende çalışmayı sürdüreceğini vurguluyor.
İşte gerçek, bu ve benzer cümlelerde ışığa çıkıyor...
Facianın yaşandığı madende örgütlü sendikanın eğitim müdürü Fikret Sazak, “Ölüm varsa ihmal de vardır” diyor. Can kaybının 450’ye kadar yükselebileceğini söylüyor...
***
Soma’da madenci heykelinin çevresinde, hastane önünde, kahvelerde herkes Başbakan Erdoğan’ı konuşuyor.
Ortaokullu bir öğrenci, 1800’li yıllardan, 1907’de ABD’de yaşanan ve 362 kişinin öldüğü kazadan örnekler veren Başbakan için, “Demek ki iki asır gerideyiz” diyor.
Adını soruyorum, yanındaki arkadaşları uyarıyor:
“Söyleme, polis alır...”
Benzer korku örneklerini, işsiz kalma ya da polisle başı belaya girme riski nedeniyle adını söylemeyen madenci ve yakınlarında da gözlemledim.
İstanbul, İzmir ve Ankara’da işçi cinayetlerini protesto için demokratik haklarını kullanan insanların, TOMA’larla, biber gazlarıyla engellendiğine de herkes tanık. Ancak faşist düzenlerde görülebilecek tablolar bunlar.
***
Özellikle Başbakan’ın sosyal medyada yayımlanan bir videosu da Somalının gündemi.
Erdoğan 3 bin kişilik koruma ordusunun eşliğinde, tepkiler üzerine girdiği bir markette, protestocu madenci yakınını yumrukladı mı yumruklamadı mı?
Kimilerine göre evet, kimilerine göre hayır...
Bu tartışma bile, ağır tepkilerle karşılanan, istifaya çağrılan, yuhalanan, araçları tekmelenen Başbakan ve bakanlar için, ilçe binası taşlarla yerle bir edilen AKP için büyük bir çıkmaz.
Madenlerdeki vahşi sömürüyle, özelleştirme politikalarıyla, taşeronlaşma sistemiyle, ölümlerden sorumlu olan iktidarın suçlanması çok doğal...
Soma’da tarifsiz acıların, gözyaşının, öfkenin, isyanın, yer yer derin suskunluğun arasındayım.
Bu nasıl bir insanlıktır, nasıl bir düzendir, nasıl bir iktidar hırsıdır; sorguluyorum...