Şehitler bize, AKP’nin iktidarda nasıl kaldığını öğretti!..
Uğur Dündar 01 Ocak 1970
İktidarın ekranlarda nöbet tutan yandaş bilim (!) adamları, isimlerinin önündeki “profesör, doçent, doktor’’ gibi akademik sıfatlarından utanmadan hep ne diyorlardı?
“Başbakanımız entelektüel derinliği ve uçsuz bucaksız vizyonuyla çağına damga vuran sayılı liderlerden biridir!”
Hatta bazı kendini ve haddini bilmezler, Tayyip Erdoğan’ı Atatürk’le kıyaslamaya bile kalkışıyordu!
Ama sonra ne oldu?
Bırakın çağına damga vurmayı, “vatandaşına yumruk vuran lider” olarak tarihe geçti!
Oda TV’nin haberine göre ise, entelektüel derinliği (!)
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde vize sorusu oldu.
Başbakan’ın yüzlerce işçimizin hayatını kaybettiği Soma felaketinden sonra 19. ve 20. yüzyıldan örnekler vererek “Bunlar olağan şeylerdir” ifadesini kullanmasından yola çıkan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğrencilere şu vize sorusu yöneltildi:
“Soma’daki maden felaketiyle ilgili kamuoyuna açıklama yapan bir üst düzey devlet görevlisi, 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında İngiltere ve Amerika’da meydana gelen maden kazalarından örnek vererek, diğer ülkelerde de yaşananların ‘normal şeyler’ olduğunu iddia etti. Bu açıklama bariz entelektüel kusurluluğunun dışında, bize Türkiye’nin çağdaşlığı konusunda ne anlatmaktadır?”
Ey yalakalar, gördünüz mü entelektüel derinliği!
* * * *
Başbakan “bunlar olağan şeyler” demekle yetinmemiş, kazaların takdiri ilahi olduğunu da söylemişti.
Bu sözlerine de gereken cevabı saygın Din Bilgini Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ile Araştırmacı-Yazar Eren Erdem vermekte gecikmediler.
Örneğin Eren Erdem, önceki akşam Halk TV’de yorum yaparken şunları söyledi:
“Bu felaket takdiri ilahi değil, takdiri ticaridir, cinayettir.
Allah bildiği gibi yapsın…”
Daha ne desin?
* * * *
Sanırım sizin de dikkatinizi çekmiştir.
Felaketin duyulduğu, yüzlerce işçimizin hayatını kaybettiği öğrenildiği andan itibaren iktidar ve yandaşları şöyle bir söylem geliştirdi:
“Siyaset yapmayalım!”
Gazeteci olayın ardındaki nedenleri soruşturmaya mı başladı, yafta asıldı:
“Böyle günde siyaset yapılır mı?”
Madende yaşam ünitesinin niçin olmadığını mı sordu, damga vuruldu:
“Bu da siyaset yapıyor!”
İşçilerin köle düzeninden farksız yaşam koşullarını mı ortaya çıkardı, hemen suçlandı:
“Sen işine baksana! Siyaseti sonra yaparsın!..”
Hesap vermekten kaçmanın son gerekçesi “siyaset yapma!” oldu!
* * * *
twitter’da da paylaştım.
Eğer Soma’daki maden kazalarıyla ilgili Meclis Araştırma önergesi AKP oylarıyla değil de, CHP oylarıyla reddedilmiş olsaydı, Başbakan meydan meydan dolaşıp başlamıştı bağırmaya:
“Şu Cehape var ya, şu Cehape!.. Bizim araştırma önergemizi reddetmemiş olsaydı, bugün Soma’daki felakette kaybettiğimiz yüzlerce işçi kardeşimiz yaşıyor olacaktı!”
Hatta hızını alamayıp, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun günahlarını affettirebilmek için, ömür boyu madende çalışması gerektiğini bile söylerdi!
* * * *
İşçilerimiz bağıra bağıra gelen bir felakete kurban gitti.
Geride gözü yaşlı yetimler, analar, eşler, kardeşler, arkadaşlar ve banka borçları bıraktılar.
AKP’yi iktidarda “siyasal kölelik düzeninin” tuttuğunu ve halka dağıtılan kömürlerde işçi kanının bulunduğunu hepimize öğreterek veda ettiler.