Öcalan’ı İmralı’dan kurtarma planı
Saygı Öztürk 01 Ocak 1970
Abdullah Öcalan, “Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçundan tam 15 yıl önce bugün yani 29 Haziran 1999’da idam cezasına çarptırılmış, Yargıtay da kararı onamıştı. Öcalan, bu aşamada devlet büyüklerine mektuplar yazıyor, aziz canının bağışlanması halinde örgütü dağdan indirebileceğini söylüyordu.
Öcalan’ın dosyası TBMM’ye gönderilmedi. Her ne kadar “İdam edilmeyeceği konusunda ABD’ye söz verildi” denilse de durum öyle değil. Öcalan’ın yakalandığı ve Türkiye getirildiği gün, avukatları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuş ve idam cezasına karşı tedbir kararı aldırmıştı. O yüzden idam dosyası TBMM’ye gönderilemedi.
Önce cezaevi, sonra ev planı
Bilişim uzmanı da olan CHP’nin o dönem Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, yıllar önce “İmralı Adası’na MİT yetkilileri, bazı siyasiler gidiyor. Abdullah Öcalan’la görüşmeler yapıyor. Kimin geldiği belli olmasın diye kameralar kapatılıyor” diyordu da kimseyi inandıramıyordu.
O iddialarını sürdürdükçe Başbakan ağır sözlerle yalanlıyor, sonra “Biz görüşmüyoruz, Devlet görüşüyor”a, daha sonra da “Evet görüşmeler yapılıyor”a geldi. MİT yetkililerinden sonra, o görüşmeleri yapanların ileride yargılanmamaları için kanun zırhına alınmaya çalışıldığına tanık oluyoruz. Kanun acaba kurtarır mı? Anayasa ile güvence altına alınan 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin 34 yıl sonra hüküm giydiğini de unutmayalım.
İmralı Cezaevi’ne gidip gelmek zahmetli oluyor diye Abdullah Öcalan’ı yüksek güvenlikli F tipi cezaevine çıkarabilmenin yolu aranıyor. Bunun için Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yetkilileri çalışma yapıyor, örneğin Sincan F Tipi Cezaevi’nin bir bölümünde Abdullah Öcalan’ın kalabileceği değerlendiriliyor. Çünkü Öcalan, İmralı Adası’nın neminden çok şikayetçi. Öcalan’ın cezaevi değişikliğine karar verecek olan siyasiler, bakarsınız “Sayın Öcalan, cezaevi ne demek. Şimdilik ‘ev hapsi’ uygulayalım” da diyebilir.
Ancak gerek Sincan’a nakil, gerekse ev hapsinin koşullarının da tam olarak oluşmadığı değerlendiriliyor. Aslında bu konunun yıllar önce de gündeme geldiğini belirtenler, şimdi özellikle BDP ve HDP’li milletvekillerinin ve çok sayıda avukatın Öcalan’ın gün boyu yanında kalabileceğini, bunun da “süreci” etkileyebileceğini değerlendiriyor.
Gerekçe hazır: Faturası ağır
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Adalet ve İçişleri bakanlarına, Abdullah Öcalan ve İmralı Cezaevi ile ilgili 12 soru yöneltti. Örneğin, “Abdullah Öcalan Şubat 1999’dan itibaren hiç telefonla konuşma hakkını kullandı mı, kullandıysa kimlerle kaç kez görüştü, bunlar içerisinde devlet görevlisi var mıdır?” diye soruluyor. Bu soruya da cevap yok. Ancak, Öcalan’ın nasıl maliyetli bir mahkum olduğunu şu cevaplardan öğreniyoruz:
- İmralı Cezaevi’nde Adalet Bakanlığı personeli olarak; 1 cezaevi müdürü, 3 cezaevi ikinci müdürü, 6 infaz ve koruma başmemuru, 29 infaz ve koruma memuru ve 2 sağlık memuru olmak üzere toplam 41 personel görev yapıyor. (Adanın güvenliği için 400’ün üzerinde özel donanımlı asker bulunuyor)
- Bakanlık personeline Ocak 2013 tarihi itibarıyla ödenen aylık maaş tutarları toplamı 98 bin 973 lira.
- İmralı Adası’na; Tuzla adlı gemiyle hava muhalefeti ve gemi arızası olmadığı durumlarda haftada ortalama 3 sefer düzenleniyor. Her seferde ortalama 500 litre motorin sarf ediliyor ve maliyeti 1.743,97 Türk Lirası’dır.
- Elektrik ihtiyacı jeneratörle karşılanıyor. Aylık ortalama 45 bin litre motorin tüketiliyor ve bunun karşılığında 156 bin 957 bin Türk Lirası tutarında ödeme yapılıyor.
- Bursa Jandarma Bölge Komutanlığı emrinde bulunan Sikorsky S-70 helikopteri, acil durumlarda personel ve hasta nakli ile askeri maksatlarla kullanılıyor, adaya da gidip geliyor.
Öcalan’la görüşmenin gizli-saklı yanı kalmadı. Son dönemlerde o helikopterle gidip-gelen hayli çok. Öcalan’la, 2001-2013 yılları arasında Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin toplam 5 kez; 2004-2013 yılları arasında, İzleme Kurulu’nun toplam 15 kez resmi görüşmeler çerçevesinde bir araya geldiklerini de öğreniyoruz.
Nereden nereye?
Yüksek güvenlikli F tipi cezaevlerinde, bir mahkumun haftada 10 dakikayı aşmamak kaydıyla daha önce ismini cezaevi yönetimine bildirdiği 3 telefon numarasını arama hakkı var.
Daha önce böyle bir olanaktan yararlandırılmayan, odasına televizyon verilmeyen Abdullah Öcalan için o kısıtlamalar da kaldırıldı. Ancak, Öcalan’ın kimlere telefon ettiğini Adalet Bakanlığı gizli tutuyor. Diğer cezaevlerinde olmayan bazı ayrıcalıklar, Abdullah Öcalan’a tanınıyor.
29 Haziran 1999’da Abdullah Öcalan’a idam cezası verildiği gün duruşmada bulunan gazetecilerden birisiyim. Öcalan’ın idam edilmeyeceğini tahmin ediyordum ama devlet yönetimi üzerinde bu kadar etkili olabileceği aklımdan geçmiyordu. Nereden nereye…