Şimdi Hesaplaşma Zamanı
Ali İhsan Gürcihan 01 Ocak 1970
Anayasa Mahkemesi kararını verdi.
Adil yargılama hakkı ihlal edildiği için Balyoz Davası yeniden görülecek.
Bu karar sonucu yıllardır mağdur olan emekli ve muvazzaf 236 Asker kişi de tahliye edildi.
Elbette sevindim ve vicdanen de rahatladım.
Sevindim, Hak ve Adalet kısmen yerine geldiği için.
Sevindim, Hukuka güven ve adil yargılama umudu yeniden ortaya çıktığı için.
Sevindim, büyük kısmı Komutanımız ve Arkadaşımız olan onurlu insanlar özgürlüklerine kavuştuğu için.
Sevindim, bu kişilerin ailelerinin çektiği ve bizim de bizzat yaşadığımız üzüntü ve sıkıntı kısmen de olsa sona erdiği için.
Peki, iş bitti mi?
Elbette bitmedi.
Hukuken yargılama yeniden başlayacak ama öte yanda oynanan bu büyük oyunun ve yaratılan mağduriyetlerin hesabını kim verecek?
Bu yanlışı ve ayıbı, iki üç polis,savcı ve hakimin yarattığı cemaat işi bir durum diye kabullenecek miyiz?
Paralel yapının kumpası diye atlatılmasına göz yumacak mıyız?
Şu bilinmelidir ki ;
Kullanılan araç ya da maşalar kim olursa olsun, bu oyun birkaç kişinin ya da paralel diye birilerinin üzerine yıkılacak küçük çapta bir mesele ya da kumpas değildir. Cumhuriyetle hesaplaşmaya yemin edenlerin güç odağı haline gelmeleri ve kendilerine güven duymaları ile birlikte kurgulanan ve 2007’den itibaren başlatılan, kendilerinin yanı sıra küresel güç odaklarına da hizmet eden geniş çaplı çok ciddi bir tiyatro ve hesaplaşmadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi davalarla odaklanan bu hesaplaşmanın ya da şimdiki adı ile kumpasın elbette kullanılan polisleri, savcıları, hakimleri vardır. Vardır ama kullanılan bu zavallılardan başka esas olarak;
Bu davaların, Başbakan gibi, Hüseyin Çelik, Bekir Bozdağ ve benzeri gibi birçok siyasi savcıları ve sahipleri de vardır.
Bu davaların, Reşat Petek, Gültekin Avcı ve benzerleri gibi etrafa akıl veren, oyunu genişletmeye çalışan sözde uzman geçinen vicdansız eski savcıları da vardır.
Bu davalarla ilgili kamuoyu oluşturmak üzere görevlendirilen, görsel ve yazılı basındaki iftira ve yalanları karşılığı bir kısmı Milletvekilliği ile ödüllendirilen Mehmet Metiner ve Şamil Tayyar, Nagehan Alçı, Mehmet Ocaktan ve benzeri gibi birçok tetikçi sözde gazetecileri de vardır.
Ne yazık ki, sivil ve asker duruşunu kaybeden suskunları ve daha da ötesi destekçileri de vardır.
Kısacası ve açıkçası;
Kendi pislikleri ortaya çıkınca ve mızrak çuvala sığmayınca kumpas denmeye başlanan ve suçu işbirlikçilerin üzerine yıkılmaya çalışılan bu davalar ve bu yüz kızartıcı süreç aslında, CUMHURİYETE KARŞI YÜRÜTÜLEN YEMİNLİ BİR HESAPLAŞMA’dan başka bir şey değildir.
Tarih, demokrasi açısından bu utanç verici süreci tüm gerçeği ile yüzümüze vuracak ve hesabını da soracaktır.
Anlayabilecekler için, sadece bu davalarda değil, Soma’da şehit olan işçilerimizle, Güneydoğu Anadolu’da, Suriye’de ve Irak’da başımıza gelen üzücü olaylarla tüm gerçekler yüzümüze vurmaya başlamıştır bile.