Cumhurbaşkanlığı seçimi ve İhsanoğlu!
Özcan Yeniçeri 01 Ocak 1970
10 Ağustos tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı seçimi kaosa değil barışa hizmet etmelidir. Her şeye muktedir, hikmetinden sual edilmeyen, anayasayla kendisini bağlı görmeyen bir zihniyetin devletin tepesine gelmesi her şeyi daha da kötüleştirecektir. Türkiye’nin bugün; ihtilafa değil uyuma, çatışmaya değil iş birliğine, tefrike değil tevhide, kutuplaşmaya değil omuz omuza vermeye ekmekten daha çok ihtiyacı vardır.
Her alanda kutuplaştırılmış, ayrıştırılmış, ötekileştirilmiş, yarılmış ve karşı karşı karşıya getirilmiş yapıların birliğine ve bütünlüğüne her zamankinden fazla ihtiyaç vardır. Cumhurbaşkanı olarak devletin başına gelecek şahsiyetin her kesime ve herkese eşit mesafede duran biri olması her şeyden elzemdir.
Türkiye’de toplumu birbirine bağlayan bağlar lif lif koparılmışken, halk damar damar ayrıştırılmışken bardağı taşıracak son damla ya da gerilimi ateşleyecek son bir kıvılcım, her şeyi berbat edebilir. Devleti ve halkı öfkeli, hırçın, buyurgan ve savurgan bir dil iyice bölecektir.
Orta Doğu fokur fokur kaynayan bir kazana dönmüştür. Türkiye’nin sınırlarındaki ülkelerde kan gövdeyi götürüyor. Türkiye yeni yeni devletlere sınır oluyor. Bölge ülkelerinde vuku bulan kanlı mezhep kavgasında Türkiye resmen taraf olmuş durumdadır. Bu dönemde Türkiye bir mülteciler kampı haline gelmiştir.
Orta Doğu’da kartlar yeniden dağıtılıyor ve bu süreçte Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimi yapılıyor. Bölgeyi çok iyi tanıyan, saygın ve analiz yeteneği olan bir Cumhurbaşkanı hem Türkiye hem de bölge için hayati önemi haizdir. Bölgede savaşın değil barışın dili olacak bir cumhurbaşkanı Türkiye yönünden kazanç olacaktır.
Seçilecek Cumhurbaşkanının -bölge ülkelerinde de barış için- herkeste ve her kesimde asgari düzeyde de olsa üzerinde mutabık kalacağı birisi olması beklentisi vardır. Ancak böyle birisi Türkiye gibi bir devleti işletebilir, kurumlar arasında uyum ve ahengi sağlayabilir.
Muhalefet tarafından “çatı aday” olarak sunulmuş olan Ekmeleddin İhsanoğlu Türkiye’nin içinde bulunduğu İslam jeopolitiğini çok iyi tanıyan bir bilim ve fikir adamıdır. İçeriden çok dışarıda tanınmaktadır. Milli, ilmi ve ahlaki tarafıyla tanınmaktadır.
İhsanoğlu, muhafazakâr bir iktidara karşı muhalefet tarafından çıkarılmış muhafazakar bir aday olması sebebiyle, önemli bir algı değişimine neden olmuştur. Halkın değerleri, gelenekleri, inançları ve kültürüyle barışık bir aday olarak farklı kesimlerin geniş mutabakatı sonucu halkın tercihine sunulmuştur. Türkiye’de yıllardır süren suni tartışmalar bu tercih büyük ölçüde anlamsızlaştırmıştır.
İhsanoğlu, süren tartışmalarda taraf olmamış, donanımlı, tarafsız ve kucaklayıcı bir profildir. Bu vasıflara Türkiye’nin çok fazla ihtiyacı vardır.
AKP’nin propaganda makinesi, İhsanoğlu’nu kirletmekte ve karalamakta zorlanacaktır. Her ne kadar derhal “Küresel proje adamı”, “Mason”, “Sisi’ye karşı tavır almayan kişi”, “Türkiye’yi tanımayan aday”, “yerli değil Mısırlı” gibi söylemlere başladılarsa da inandırıcı olma ihtimalleri her zamankinden zayıftır.
İhsanoğlu’nun seçilme ihtimali -mevcut şartlarda en az Erdoğan kadar, hatta ondan biraz daha fazla- vardır. Ancak seçimin bir algı sorunu olduğu bilinmelidir. Gerçek siyasi durum yerine süreçte algının nasıl oluşturulacağı ve kim tarafından yönlendirileceğine bağlı olarak sonuç ortaya çıkacaktır. İhsanoğlu ve kendisine destek veren partiler ve sivil toplum örgütlerinin yapacağı çalışmalar, oluşturulacak algı seçiminin sonuçlarını etkileyecektir.
Bu vesileyle sosyal olaylarda sonuçların önceden tayin edilemez olduğunun altını çizmek gerekir. Her kesim her sonuca şimdiden hazır olmalıdır. Seçim gibi bir sosyal olayda hiç kimse hiçbir şeye karşı sigortalı değildir. Sonuçta İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adayı olarak ilan edilmesiyle seçim Erdoğan için çantada keklik olmaktan çıkmıştır. AKP çevrelerindeki tedirginlik, telaş, asabilik ve kaygının nedeni budur.