Bağımsız Kürdistan
Gökhan Bacık 01 Ocak 1970
Ortadoğu dediğimiz bölge her an bağımsız bir Kürt devleti doğurabilir.
Şimdi hemen herkes çok iyi biliyor: Bölgesel siyaset Ortadoğu’da bir Kürt devleti doğumunun neredeyse bütün şartlarını oluşturmuştur.
Buna benzer şartlar en son yaklaşık yüz yıl kadar önce “Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı dönemde” ortaya çıkmış ancak o dönem bir Kürt devletini ortaya çıkarmamıştı.
Ancak Irak Kürdistanı “artık ben bağımsızım” deyince iş bitmiyor. Ortadoğu zor bir bölge ve yeni bir devlet inşa etmenin ciddi zorlukları var.
Kürt devletinin telif hakkı
Barzani bir noktayı çok iyi biliyor: Kim önce bağımsız ve tanınmış bir Kürdistan kurarsa, Kürdistan Devleti’nin isim hakkı onun olacak.
İsim meselesi bir devlet için kritik bir konudur. Çünkü milliyetçiliği ve aidiyeti belirler. Yunanistan ve Makedonya arasındaki isim tartışmasını burada hatırlamak lazım. Yunanistan AB dahil üyesi olduğu hiçbir örgütün “Makedonya’yı Makedonya olarak” tanımasını kabul etmiyor.
Barzani bağımsız Kürdistan’ı kurarsa, Kürt devletinin telif hakkı elbette onun olacaktır. Barzani böylece tarihe ilk Kürt devletinin kurucu başkanı olarak geçecektir.
Kim tanıyacak?
Bir devlet kurmanın zor taraflarından birisi de uluslararası tanınmadır. Mesela biz Kıbrıs’ta KKTC adında bir devlet kurduk. Ancak on yıllar geçmesine rağmen kimse tanımadı. Bugün KKTC’de Türkiye dışındı hiçbir devletin elçisi yok.
Peki, Kürdistan bağımsızlığını ilan ederse kim tanır?
Genel olarak kısa vadede bazı dalgalanmalar olsa bile ABD başta Batılı devletlerin bu konuda çekimser olacağını düşünmemek lazım. Uzun vadede Batı Kürdistan’ı tanır. Neden?
Birincisi, tıpkı 19. yüzyılda Yunanistan’ın bağımsız olması konusunda oluşan bir Batılı mutabakat neredeyse Kürtler hakkında da var. Hatta Batı’da “20. yüzyılın başında Kürtler’e verdiğimiz bağımsızlık sözünü tutmadık” şeklinde bile bir iç eleştiri var.
İkincisi, Irak Kürdistanı’nın bugüne gelmesinde ABD’nin büyük rolü var. Elbette Irak Kürdistanı’nın kendi iç dinamikleri birincil faktördür. Ancak Çekiç Güç, uçuşa yasak bölge gibi ABD stratejilerinin Irak Kürdistanı’nın bir bölge yapısından neredeyse devlet haline getirmede etkisini inkâr etmemek lazım.
Bir bakıma bugünkü Kürdistan’ın bazı temelleri 1990’larda ABD etkisiyle atıldı. Washington’un şimdi “kendi pişirdiği aşa su katmasını” beklemek çok parlak bir fikir olmaz.
İsrail zaten Kürdistan’ı tanıyacağını söyledi. İsrail ilk yıllarında “Çevre ile İşbirliği” adı altında Arap olmayan ülkelerle yakın ilişkiye çok önem vermişti. Bunun farklı bir versiyonu Kürt devleti için de geçerli olacak.
Zaten, Erbil ve Bağdat ile ipleri son dönemde koparan en önemli konu olan petrol satışının neredeyse bir numaralı tarafı İsrail.
Son tahlilde “Arap yoğun bir bölge” olan Ortadoğu’da bir tane daha Arap olmayan devlet ortaya çıkıyor.
Üstelik bu devlet geniş Arap kamuoyu tarafından belirli bir tepki ile karşılaşacaktır. Son tahlilde Kürdistan’ın bağımsızlığı demek Arap devleti Irak’ın bölünmesi anlamına geliyor. Bölgede bir Kürt-Arap gerilimi stratejik olarak İsrail için fırsat alanının genişlemesi olur.
Türkiye
Bağımsız Kürdistan konusunda Ankara’nın uzun vadede tanıma dışında bir alternatifi görünmüyor. Zaten IŞİD gibi yapıları düşünürsek hâlihazırda Türkiye’nin tek müttefiki Kürtler.
Ama burada iki konu var: Bir, süreci iyi yönetemezsek Arap sokağında başka bir Arap devletinin bölünmesi konusunda rolümüz ile ilgili olumsuz bir miras oluşabilir.
İki, yeni doğan Kürdistan devletine komşu vilayetlerimizdeki Kürtler nasıl etkilenecek?
Son söz: Doğması kaçınılmaz bebeği boğmaya kalmak yanlıştır ancak bebeğin anne babasından çok sevinmek de doğru değil.