Samsun’dan Çankaya’ya...
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Cumhurbaşkanı adayları sahaya indi. Selahattin Demirtaş güçlü olduğu bölgede, Güneydoğu’da. Muhalefetin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu kampanyasını baba memleketi Yozgat’tan başlattı. Oradan Hacıbektaş’a geçti. Yozgat’tan MHP, Hacıbektaş’tan CHP tabanına mesaj verdi. Hedef kitlesi bu iki partiyle sınırlı değil.
Babakan Erdoğan seçim kampanyasını dün Samsun’dan başlattı. İlk mitingi orada yaptı. Atatürk’ün Samsun’a çıkışına benzetenler oldu. Milli Mücadele’yi Samsun’dan ateşleyen Atatürk ilk adımı burada attı, yolculuğu Çankaya ile son buldu. Erdoğan’ın da hedefi Çankaya... Başbakan bugün de Erzurum’da olacak. Tesadüf değil. Bilinçli seçim. Samsun da, Erzurum da Kurtuluş Savaşı’nın iki önemli durağı.
Erdoğan, Atatürk’ün izinde mi? Neden bugüne kadar uzak durduğu sembollere yöneldi? Tahmin etmek zor değil. Her siyasetçi ‘olağanüstü misyonu’ olduğunu düşünür. Hele uzun süre iktidarda kaldıysa. Bu topraklarda ‘kurtarıcı’ hiç eksik olmaz. Kimler o role soyunmadı ki. Darbe mahkumu Kenan Evren en büyük kurtarıcılardan biriydi.
Erdoğan seçimleri ‘istiklal mücadelesi’ olarak gördüğünü hiç saklamadı. Açık açık söyledi. Bir yerde ‘istiklal’ ve ‘mücadele, savaş’ varsa düşman da olmalı. Düşmansız savaş olmaz. Erdoğan’ın düşmanı malum. Aslında ‘düşman konsepti’ devletin geleneksel yaklaşımı. Varlığını ona bağlıydı. Dört tarafımızı çevreleyen ‘dış düşman’ yetmedi, ‘iç düşman’ üretti. Halkının bir bölümünü ‘düşman’ belledi. Köhne zihniyet önce ulusalcılara sirayet etti. Şu sıralarda AK Parti’ye. Dün ‘ulusalcıların’ dört elle sarıldığı sembolleri bugün AK Parti benimsedi.
Erdoğan, Atatürk’ün izinde mi? İdeolojik olarak değil elbette. Erdoğan ikinci Atatürk mü? Yeni bir kurtarıcı mı? Yeni Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanı mı? Taratftarlarınca sıradışı anlamlar yüklendiği aşikar. Hiçbir cumhurbaşkanlığı seçimi sıradan değil. Hepsi ‘ölüm kalım seçimi’ olarak görüldü. Yine farklı değil.
Laiklik, rejim, başörtüsü gibi kavramlar geride kaldı. Onların yerini yenileri aldı. Her aday kendi hikayesinin peşinde. Çankaya yolculuğunu Samsun’dan başlatan Erdoğan’nın mesajını anlamak zor değil. Üretilmiş iç düşmana karşı istiklal mücadelesi. Gerçeğin ifadesi mi? Hayır. Görüntü başka, gerçek başka. Algı başka, hakikat başka...
Hemen her konuşmasına, her mesajına yansıyan şifreleri çözmek hiç de zor değil. Her şey ‘17 Aralık’tan çıkmak için. Bütün strateji ve siyaset bunun için üretiliyor. Psikolojik savaşın tüm metotları uygulanıyor. İstiklal mücadelesi de, iç düşman konsepti de. 17 Aralık’tan sonra AK Parti’de her şey başkalaştı. AK Parti başka bir yapıya büründü. 6 aydır bütün yaşadıklarımız, onca gürültü, 17 Aralık’ı silmek için. Peki mümkün mü?
Ne tür strateji geliştirilirse geliştirilsin 17 Aralık yok olmaz. Takvimden silinemez. Belki tesiri azaltılabilir. Ama doğru yöntemlerle. Göstere göstere yargıya müdahaleyle değil. Soruşturma Komisyonu’nu engelleyerek hiç değil. Güya komisyonun kurulmasına AK Parti öncülük etti. Aylar geçti. Bir arpa boyu yol alınamadı. İsimleri çok geç bildirdi. Şu ana kadar komisyon ne oluştu ne çalışmaya başlayabildi.
Bu strateji seçim kazandırabilir belki. Ama çok şeyi kaybettirir. En başta doğru yönü ve yönetme yeteneğini...
Ülkenin içinde bulunduğu manzara-i umumiye iç açıcı değil. Mülkün temeli çöktü. Ülkede huzur yok. Etraf yangın yeri. Musul, Kerkük ufku karardı. Şam’ı hiç sormayın. Bağdat çok ırak. Samsun’dan önce çıkılması gereken yerler var. Askeri olarak değil. Politika olarak...
Erdoğan, Atatürk’ün izinde... Çankaya’ya doğru ilk adımı Samsun’dan attı. Bakalım, 2014 Temmuz’unda Samsun’dan başlayan yolculuk nerede noktalanacak?