« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Tem

2014

Top Kürtler'de kale boş

Gökhan Bacık 01 Ocak 1970

Kürt siyasetinde temel bazı yeni dinamiklerin ortaya çıktığını gözden kaçırmamak gerekiyor.

Birincisi, artık Türkiye ve Kürtler arasında siyasi oyunun temel mantığı şudur: “Kuralı Kürtler söyleyecek, Türkiye ya oynayacak ya oynamayacak.”

Başka bir ifade ile Türkiye’nin, Kürtler’le olan ilişkilerde oyunun kuralını söyleme imkânı artık neredeyse yok olmuştur.

Kürtler’in kuralını beğenmemek demek ise artık büyük bir çatışma anlamına geliyor. Bunu Türkiye Cumhuriyeti göze alabilir mi?

Büyük olasılıkla alamaz. Eğer alırsa bunun çok ciddi maliyetleri olacaktır.

Peki bu ne anlama geliyor? Pratikte bu Türkiye’nin Kürtler’in taleplerini bir şekilde “kabul etmeye mecbur” olduğudur.

Türkiye’nin dış politikada Kürtler’e ihtiyacı

İkinci konu dış politika ile ilgili. Türkiye’nin Kürtler’e ihtiyacı var ve bu gittikçe artacak gibi görünüyor.

Ortadoğu’da kalabalık bir nüfusa sahip olarak Türkiye ile işbirliği yapacak neredeyse tek alternatif artık Kürtler.

Çok sevmediğim bir kelimeyi kullanarak yazayım: Jeopolitik açıdan Kürtler, Türkiye’yi Ortadoğu’da isterlerse bloke edebilecek bir imkan kazanıyorlar. Yani Kürtler ile de arayı “bozarsak” neredeyse kıpırdayacak yer kalmayacak!

Ama işin güzel tarafı şu: Bu gelişmeler Türkiye ve Kürtler’i birbirine mecbur edebilir.

Ayrıca ilginç bir nokta daha var!

Bir dünya sosyolog yıllardır “gelenekçi ve dindar Kürtler’in arasından sosyalist Kürt hareketi nasıl çıktı” diye düşünüyordu. Allah’ın hikmetinden demek ki sual dış politikada da olunmazmış!

Çünkü güçlü seküler zemine dayanan Kürt siyaseti Ortadoğu’dan Türkiye’ye doğru gelecek IŞİD gibi radikal yapılara karşı bir set olabilir!

Temel sıkıntı

Öte yandan, Türkiye ve Kürtler arasındaki ilişkilerin eksenini ciddi biçimde bozan bir durum ile de karşı karşıyayız.

Kürt sorunu bugüne kadar Türkiye’de bütün ülkenin demokratikleşmesine katkıda bulunan dinamikler üretti.

Halbuki şimdi Kürt siyaseti devlet ile kendi kolektif hakları üzerinden pazarlık yapan yeni bir eksene oturdu. Kimi çevreler Kürtler’in kolektif haklarını pazarlıkla almak karşılığı bütün Türkiye’yi ilgilendirecek diğer konularda “sakin kalabileceğini” söylüyor.Henüz konuşmak için erken ancak bu yeni eksen Kürtler’i ana Türkiye toplumundan ayırıp kendi kolektif haklarına odaklanmış bir hale dönüştürebilir.

Kürtler’le yürütülen müzakere sürecinden dolayı böyle bir tablonun bir parça ortaya çıkması kaçınılmaz. Ancak bu geçici bir durum olmaktan çıkar ve standart Kürt siyaseti haline gelirse durum endişe verici demektir.

Kürt meselesinin gönüllü şamar oğlanı olmamalı

Kağıt üzerinde özerklik tartışması artık anlamsız. Beğensek de beğenmesek de zaten Güneydoğu’da fiili bir durum oluştu.

Artık devletin bile etkisi büyük ölçüde azalmış durumda. Bütün işaretler gidişatı Kürtler’in belirleyeceğini gösteriyor.

O zaman sivil toplum Kürt meselesinde “devletten daha devlete düşkün” olmaya çalışmamalıdır. Devletin bile önem vermediği bazı konuları gündeme getirmek sadece Kürtler’i küstürüyor. Dahası ‘bazı hassasiyetleri’ dile getirmek bir şeyi değiştirmiyor bunları dile getirenler şamar oğlanı gibi tokatlanıp duruyor.

O zaman ne yapmalı? Sivil toplum artık Kürtler’in belirleyici olacağını kabul edip buna göre adımını atmalı.

Şunu hiç unutmamak lazım: “Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla kalır.” O zaman filmin sonunda baş başa kalacağımız insanları düşünmekte fayda var.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 118197

ulkucudunya@ulkucudunya.com