Tam da İsrail'in İstediği Gibi
Sedat Laçiner 01 Ocak 1970
Artık İsrail’e korkulu rüyalar yaşatabilecek bir Irak yok. En önemlisi Sünniler ile Şiiler arasında tetiklenen düşmanlık sayesinde İslam dünyası da bölünmüş oldu. Suudi Arabistan ve İran önderliğinde Müslümanlar Irak ve çevresinde güç mücadelesi yapıyorlar ve her iki grup için de İsrail-Filistin meselesi ikinci plana itilmiş durumda.
YERLE BİR EDİLMİŞ VE BÖLÜNMÜŞ BİR SURİYE
Aynı şekilde İsrail’in hemen kuzeyinde yer alan ve Lübnan’ı da kontrol altında tutan Suriye de dağılmanın eşiğine geldi. Ortada fiili olarak parçalı bir Suriye var. Bundan sonra Suriye’de güçlü bir liderlik kurulması kolay değil… İsrail’in zayıflatmaya ve bölmeye çalıştığı, bu uğurda ABD’ye baskı yaptığı Suriye bizzat Müslümanların eliyle önce yerle bir edildi, şimdi de bölünüyor. Üstelik tüm bu yıkım işlemlerinin ihalesini Türkiye, Suudi Arabistan ev İran gibi Müslüman ülkeler üstlendiler…
TOPARLANAMAYAN LÜBNAN
İsrail’i sürekli olarak rahatsız eden bir diğer kuzey komşusu Lübnan’da ise Hizbullah’ı durduran gelişme Suriye’de patlak veren kriz oldu. Artık Lübnan Müslümanları ve diğer Lübnanlılar da daha az birlik. Zaten kırılgan olan Lübnan bundan sonra belini toplayamaz. Sünni-Şii düşmanlığı derinleşir ve Lübnan’da iç savaş çıkarmak daha da kolaylaşır. Kimi uzmanlara göre Lübnan da orta vadede Suriye savaş sahasının doğal bir parçası haline gelir.
ÜRDÜN VE MISIR: KİMİN MÜTTEFİKİ?
Ürdün ve Mısır’a gelecek olur isek, Arap Baharı ile ölümü gören bu ülkeler adeta sıtmaya razı hale geldiler… Ürdün’de idareyi ayakta tutan ABD’nin ve İsrail’in desteği. ABD destek olmasa Ürdün’de memur maaşlarını ödemek dahi mümkün değil.
Aynı şekilde Mısır’da Sisi askeri darbesinin kurgulanmasında ve sahneye konmasında ABD ve İsrail ikilisinin rolü büyük oldu. Her iki devlet de Müslüman Kardeşler ve Filistin ile mücadelede İsrail istemeden dahi talep edilenleri yerine getireceklerdir. Nitekim son bir yıllık performansları İsrail için tatmin edici bir düzeyde.
SUUDLARIN DÜŞMANI İSRAİL DEĞİL, YİNE MÜSLÜMANLAR
Suudi Arabistan ve Körfez’e baktığımızda yine İsrail’in arzularının yerine geldiğini görüyoruz. Körfez ülkeleri için birinci tehdit artık İsrail değil, İran. Hatta Suud yönetimi içinde İsrail’in bu ülkeler için tehdit oluşturmadığını düşünenler dahi var…
Başka bir deyişle Suudi Arabistan 50 milyar doları aşan savunma harcamasını İran ve diğer Müslüman bölge ülkeleri için yapıyor. Dolayısıyla İsrail’in bu bölgeden korkmasına da gerek yok.
İRAN: MEZHEPÇİLİK GİRDABINA DOĞRU
İran konusunda akıl karışıklığı yaşayan İsrail için İran’da da olumlu gelişmeler yaşanıyor. İran Suriye ve Irak sayesinde hızla mezhepçilik sarmalına giriyor ve o da birtakım Müslümanlara zarar vererek güçleneceği düşüncesinin şehvetine kapılıyor.
ABD’de ve genel olarak Batı’da bazı çevrelere İran’ın Müslüman dünyada daha güçlü hale gelmesinin Batı ile ilişkilerine zarar değil yarar vereceğini düşünüyorlar. İran şimdiden Irak’ta ve diğer bölge ülkelerinde kendisine yem olarak sunulan ganimetin büyüsüne kapılmış durumda. Bu gidişatın sonu Türkiye, Pakistan ve Suudi Arabistan başta olmak üzere bölge devletleri ile karşı karşıya gelmektir…
DOĞU AFRİKA: ARTIK İSRAİL KORKMUYOR
Kızıldeniz’e ve Doğu Afrika’ya baktığımızda İsrail’in en büyük endişesi Sudan, Somali ve Yemen gibi ülkelerde İslami ve İsrail karşıtı devletlerin oluşmasıydı.
İsrail’in artık bu bölgeden korkmasına da gerek kalmadı, çünkü bu ülkelerde de Müslümanlar Müslümanları katletmekle meşguller ve İsrail’e zarar verecek pek de bir grup kalmadı.
İSRAİL’E DOST BİR KÜRDİSTAN
İsrail’i mest eden başka bir gelişme ise Kürtlerin Irak, İran, Suriye ve Türkiye arasında bağımsız bir güç olarak yükseliyor olması… İsrail’in değişmez politikalarından biri de bağımsız ama Arap olmayan Müslüman devletlerin sayısını arttırmak ve onlarla iyi ilişkiler kurabilmektir.
Bağımsız Kürdistan da İsrail için en az 60 yıllık bir hayaldir. Bu gaile Irak’ın ve Suriye’nin çöküşü ve yine Türkiye’nin ihaleyi üstlenmesiyle sonunda gerçek oluyor. Bağımsız bir Kürdistan’ın kurulma ihtimali arttıkça İsrailli liderlerin kulakları ağızlarında desek abartmış olmayız. Böyle bir devlet Tel Aviv’e öylesine büyük kolaylıklar sağlıyor ki bunu anlatmak için ayrı bir makale yazmak gerekir.
MÜSLÜMANLARA DÜŞMAN BİR İSLAMCILIK
İsrail’i mutlu eden bir diğer gelişme ise IŞİD ve El Nusra gibi radikal ve yeni haricilik diyebileceğimiz neredeyse tüm Müslümanlara karşı uç hareketlerin güç kazanmasıdır.
Sokak ortasında infazlar gerçekleştiren, en vahşi katliamları Allah namına işlediğini iddia eden bu grupların faaliyetleri İslam’ı dünya kamuoyunun nazarında o kadar olumsuz etkiliyor ki bu faaliyetlerin yanında İsrail’i kimse görmüyor bile.
BATI’DA CANAVARLAŞTIRILAN BİR İSLAM
İsrail açısından bir başka sevindirici gelişme ise Batılı aydınlar ve devlet elitleri nezdinde Müslümanı Müslümana kırdırmanın tek seçenek olduğu inancının pekişmesidir. Irak’ın işgali ile ağır bedeller ödeyen ABD ve müttefikleri bölgeye doğrudan müdahale yerine radikal Müslümanların birbiri ile çarpışmasına karşı çıkılmaması, hatta belki de bu tür bir kapışmanın teşvik edilmesi gerektiği fikrinin Batı başkentlerinde güç kazanması birtakım İsraillilerin hayal edip de ulaşamadıkları bir düştü.
SIRADA TÜRKİYE VAR
Bölgede İsrail’i mutlu eden başka gelişmeler de oluyor. Bunlardan birinin de Türkiye’de yaşandığını düşünüyorum. Yakın bir zamana kadar bağımsız, güçlü ve İslami bir modelin inşa edilmeye çalışıldığı Ankara’dan çekinen İsrail, Arap Baharı’ndan sonra bu korkularını tersine çevirmeyi başardı. Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta taraf haline gelmesi, Mısır’da iktidarın değişmesi ve Müslüman Kardeşler’in düşmesi, Türkiye ile Suudi Arabistan’ın arasının açılması vs. Türkiye’yi İsrail için korkulacak bir rakip olmaktan çıkarıyor. Asıl büyük oyun ise İsrail’in dostlarının serbest kalması, onları hapsedenlerin ise içeri alınması. Kanaatimce Türkiye’de birkaç yıldır öylesine büyük bir oyun oynanıyor ki bu oyunun sonunda çaresizlikten karanlık güçler ile ittifaklara zorlananlar dahi kendilerini olmadık noktalarda bulacaklar.
Umarım oyun böyle sonuçlanmaz, ancak akış bu istikamette devam ediyor. Eğer planlar bu şekliyle tutarsa yarının Türkiyesinde bugün kavga eden iki mütedeyyin grubu da güçlü görmek mümkün olmaz. Bunun doğal sonucu ise İsrail’in dostlarının yeniden başkentte güç kazanması ve bölünmüş Ortadoğu’ya Türkiye’nin de parçalanmış haliyle eklenmesidir.
Kısacası şu sıralar herşey İsrail’in gönlüne göre gelişiyor… Elbette bu sonucun elde edilmesinde İsrail’in ve diasporadaki dostlarının katkısı büyüktür…
Ancak meseleyi sadece karanlık güçlere, komplo teorilerine ve görünmez emperyalizm masallarına bağlamak doğru olmaz… Müslümanların şu anki hallerine baktığımızda böylesine bir cehalet, böylesine bir sefalet ve böylesine derin bir uykunun sonucunda ortaya böylesine vahim felaketlerin çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır…