“Açılım” istifaları açılamayan okullar
Saygı Öztürk 01 Ocak 1970
Güneydoğu’da yüzlerce köy okulu “güvenlik” nedeniyle öğretime açılamadı. Terör örgütü PKK’nın köylerde oluşturduğu 8 kişilik “köy komiteleri” okullarda Türkçe öğretim yapılmaması yönünde kararlar aldı. Bayrağımız zaten köy okullarında artık dalgalanmıyor. Öğretmenlerin can güvenliğini tehlikeye atmamak için öğretmen olmayan kişiler “ücretli öğretmen” olarak köy okullarında görevlendiriliyor. Bunların önemli bir bölümü de örgütün isteği doğrultusunda faaliyet yürütüyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’den bile gizlenen “açılım” adı altındaki çalışmalar, artık bürokrasiyi alabildiğine korkutuyor, ürkütüyor. Tamam makam koltukları iyi hoş ama bunun ileride büyük sorumlulukları olacağı da anlaşılıyor.
Sorumlu olmamak için…
Hakkari’sinden, Bingöl’üne değişik illerin emniyet müdürleri olup, biteni gördüğü için ayrıldılar. Farkında değiliz ama Güneydoğu’da görevli çok sayıda komutan da, ileride sorumlu olmamak için emeklilik dilekçesi veriyor.
Bu halka giderek üst düzey bürokratlara da uzanıyor. Ulvi Saran’dan önce Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı görevinde bulunan Murat Özçelik, gidişatı gördükten sonra istifa etmişti. Yerine getirilen Malatya eski Valisi Ulvi Saran’ın, görevinden ayrılacağını açıklaması da tamamen “çözüm süreciyle” ilgili… Önceki müsteşar, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’la anlaşamamasını gerekçe göstermişti. Ulvi Saran’ın böyle bir gerekçesi olmadı. Ama bilinen ve müsteşarlıkta konuşulanlara bakılırsa, Saran, “çözüm süreci”nden sorumlu olmamak için merkez valiliğine alınmasını istedi.
Bürokratlardan ileride ne olabileceğini tahmin edenler de var. Bunun için kahin olmaya gerek yok. Son yıllarda yaşananları hatırlamaları bile yeter. Ordu seminerleri bile suç sayılmaya başlandı. Bunun için bu ülkenin kahramanlarından 365 asker tutuklu yargılanmadı mı? Ağır cezalara çarptırılmadı mı? 28 Şubat dönemiyle ilgili 103 asker tutuklanmadı mı? Kimisi cezaevindeyken haksız-hukuksuz bir biçimde emekliye sevk edilmedi mi? Davaları daha devam etmiyor mu?
Karşılığı verilmeyecek mi?
Devlet yetkililerinin bir türlü “terör örgütü” demeye dilleri varmayan IŞİD isimli örgüte ağır silahları kimler gönderdi? O ağır silahları gönderenlerin hiç sorumlulukları yok mu? Bu yapılanlara karşılık ülkemizi gelecekte hangi sıkıntılar bekliyor acaba?
Bir örnek verelim. PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın Şam’da bulunduğu dönemde Suriye’de patlamalar meydana geldi. 109 kişinin öldüğü bir patlamada, hayatını kaybedenlerin 59’u da Rus vatandaşıydı. Bu eylemi Ihvan-ı Müslim yani Müslüman Kardeşler Örgütü üstlenmişti. İşte, bu olaydan sonra ülkemizde PKK’ya yaptırılan eylemler artamaya başlamıştı. Çünkü, bu örgütün Hatay’ın Samandağ ilçesinde kampı olduğu Suriye İstihbarat Örgütü El Muhaberat tarafından belirlenmişti.
Adana, Hatay üzerinden terör örgütüne ulaştırıldığı yabancı basında sıkça gündeme getirilen ağır silahların hesabı bir gün yapanlardan sorulmayacak mı sanıyorsunuz? “Çözüm süreci” adı altında ülkemizin Güneydoğusu’nun elden çıkmasına seyirci kalanlara, görevini yapmayanlara, savsaklayanlara bu emirleri nereden aldıkları sorulmayacak mı?
Unutmayalım, Suriye makamları Abdullah Öcalan’ın ülkelerinde olduğunu tam 19 yıl hiç kabul etmedi. Kaldığı adresler, kullandığı telefon numaraları her toplantıda Türk tarafınca belirtilmesine rağmen, Öcalan’ın ülkelerinde olmadığını dile getirdiler. Yani, ülkelerin bazı şeyleri kabul etmemelerine sıkça rastlanır.
Bayrağı parçalayıp böyle astılar
Güneydoğu’da okullar yakılırken, Atatürk büstleri parçalanırken, bayrağımıza saygısızlıklar giderek artarken oradaki öğretmenlerin durumunu da bir düşünün.
“Biz şu an Güneydoğu’da görev yapan devlet görevlileri, sanki yabancı bir ülkede çalışan konsolosluk görevlileri gibiyiz. Dışarı çıkmamız bile mülki amirlerin emrine tabi” diyen, kamu görevlisi devam ediyor:
“Her gün yüzlerce olay oluyor. Onlarca demiyorum. Yüzlerce suç içeren olay oluyor ve hiçbir şey yapmıyoruz. Suç kaydına bile girmiyor. Size bir örnek sunacağım:
Batman Beşiri İlçesi İkiköprü beldesi Esence köyü ilkokuluna giren PKK’lı teröristler okulda bulunan Türk Bayrağı’nı indirdikten sonra parçalayıp okul panosuna asmışlardır. Olay 8 Eylül 2014 tarihinde okulda görev yapan öğretmenlerin okulu açmasıyla öğrenilmiş. Ayrıca okula ait 1 adet bilgisayar PKK mensuplarınca çalınmış.
Öğretmenlerin haber vermesi üzerine olay yerine gidilip fotoğraflı biçimde her şey tespit edildi. Ama olayın basına yansımasını istemeyen İl Milli Eğitim yetkilileri olayla ilgili herhangi bir soruşturma başlatmadı. Olayın adli boyuta intikali de aynı biçimde engellendi.
Yani Türk Bayrağı’nın parçalanıp dalga geçilerek parça parça panoya asılması ve kamu malının teröristlerce çalınması olayını alenen örtbas ettiler.”
Açılımda gelinen noktayı artık “açılım” diyenler de görsün… Yoksa sizin “açılım, açılım” dediğiniz bu mu?