« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

22 Eyl

2014

Sıkılı yumruklar

Sedat Laçiner 01 Ocak 1970

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan önceki gün bazı gazetecilere demiş ki “yumruklar sıkılı değil”…
Sayın Akdoğan’ın bu sözleri bir tespitten ziyade bir temenni olsa gerek, çünkü etrafıma baktığım zaman sıkılı olmayan neredeyse bir tek el bile göremiyorum …
Geçtim yumrukları, dişler dahi sıkılı… Ortalık diş gıcırtısından geçilmiyor…
İşin kötü tarafı bu konuda sadece bir tarafı suçlamak da kolay değil, yumruğunu gevşeten bile yok…
***
Muhalefet-iktidar ilişkisinden başlarsak, muhalefet iktidarı hırsızlıkla, arsızlıkla, yalancılıkla, rüşvetçilikle yani aklınıza gelebilecek hemen hemen her türlü kötü sıfatla suçladı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adını bile anmıyor, tokalaşmak için sıkılı yumruğunu bile uzatmıyor…
Aynı şekilde yerel seçim öncesinde ve sonrasında İktidar partisi, muhalif partileri ve grupları yerden yere vurdu, nüfusun % 50’sini bulan, hatta geçen bir kitleyi ihanetle, gafletle, yalancılıkla, basiretsizlikle ve delaletle suçladı… Bugün dahi sağlıklı bir ilişkide rastlayamayacağımız hakaretler ve ithamlar iki taraf arasında gidip geliyor…
Batı’da bunlar olurken PKK, güya ellerini gevşetmiş okul yakıyor, polise Molotof kokteyli atıyor, adam kaçırıyor, iş makinalarını yakıyor…
Hükümet ile ‘paralel’ denilen insanlar arasındaki kavga ise taraflardan birinin açıkça deyişiyle tam bir cadı avına döndü…
Ya iş dünyası? TÜSİAD ile Hükümet ilişkilerini yazan hemen hemen tüm gazeteler ‘gergin’ ifadesini kullanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TÜSİAD konuşmasında dahi bazı işadamlarını ağır bir şekilde suçladığını görüyoruz…
Kısacası, şu günlerde kaşları gevşemiş, birbirine saygı ile hitap eden, karşısındakini değil de olguları konuşan hatip bulmak bile zor…
***
İçeride böyle de dışarıda farklı mı sanki?
New York Times’a ‘densiz, edepsiz, alçak ve adi’ diyen yeryüzünde kaç ülke var ki?
Batı ile ilişkilerimizde de yumruklar sıkılı:
Cumhurbaşkanı Erdoğan Batı’da bazılarının “siyaseten çökertemedikleri Türkiye’yi ekonomik noktada nasıl çökertiriz”in peşinde olduğunu iddia ediyor. Demek ki Türkiye ile dış güçler arasında sadece yumruklar sıkılmamış, havaya da kalkmış…
***
Hiç şüphe yok ki bu iş böyle olmaz… Bu şekilde gidilebilecek mesafe uzun değildir… Eminim bu yazıyı okuyan okurlarımızın bir kısmının da yumrukları sıkılı ve sadece kendisini haklı görüyor…
Oysa içinden geçtiğimiz problem ortak meselemiz… Topu birbirine atarak bundan kurtulamayız… Buna rağmen yine de ortamı yumuşatmakta en büyük sorumluluk Hükümete ve Cumhurbaşkanlığı makamına düşüyor…
Alınganlık yapmadan, büyüklük ve olgunluk göstererek yumrukları gevşetmek gerekir… Bu konuda hemen bir sonuç alınması da beklenmemelidir. Bu zorlu ve sabır gerektiren bir süreçtir…

KUŞATILMIŞLIK HİSSİ
Hükümetin buradaki en büyük açmazı ise içeride ve dışarıda yaşadığı kuşatılmışlık hissidir.

Oyları artmasına rağmen Hükümet de kendisini daha rahat hissedememektedir. Hatta her seçim başarısı muhalefeti olduğu kadar iktidarı da gergin yapmaktadır…

Belki de bu nedenle idareciler en basit eleştirileri dahi kumpas, saldırı veya çok gizli bir hain plan olarak algılayabilmektedir… Dışarıda pek çok medya kuruluşunun, sivil toplum kuruluşunun, hatta kredi derecelendirme kuruluşlarının, içeride ise hemen her kuruma yuvalandığı iddia edilen ‘paralel’ adlı kişilerin, neredeyse tüm muhalefetin, Gezi’cilerin ve daha birçok grubun her an Türkiye’yi çökertmeye çalıştığını, her an bir darbe olacağını düşünerek bir parti nasıl rahat olabilir ki?
İşin kötü tarafı kuşatılmışlık hissi güçlendikçe özeleştiri azalır, fanatiklere ve dalkavuklara gün doğar...
Oysa hiçbir kutupta yer almayan, hayatın içinden insanlar dahi bir şeylerin ters gittiğini, olaylara kapılmadan sakin düşünüp içeride ve dışarıda tansiyonu düşürmenin şart olduğunu ifade ediyor.
Örneğin Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, “Son 1 yıldır hepinizin bildiği gibi Türkiye'nin kimyası bozuldu. Bu kimyanın düzelmesi lazım” diyor…

Bunun sorumlusu kimdir, kim haklıdır veya haksızdır önemli değil... Türkiye’nin kimyası bozuldu ve bunun düzelmesi için yumrukların çözülmesi gerekiyor…

"TADIMIZ KAÇTI"
Uluslararası İlişkiler öğretim üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ise yaşananları şöyle özetliyor:
“Tadı tuzu kaçtı Türkiye’nin, birçok bakımdan. Sokaktaki insanın da gergin ve mutsuz olduğunu düşünüyorum. Huysuzlaştı herkes. Bu da sürdürülebilir bir durum gibi gelmiyor bana… Büyük bir müptezelleşme var ortada. Paçozlaşma diyor ya Alev Alatlı. Her sektörde bir ilkesizlik, yozlaşma, bir kirlenmedir gidiyor. Birilerinin durup ‘Ayıp be kardeşim!’ demesi lazım!”
Sayın Akın’ın veya Sayın Arıboğan’ın kavga eden kamplardan birinin temsilcisi olduklarını hiç sanmıyorum. Kaldı ki kendisini kavgaların dışına alabilen herkes tehlikenin farkına kolayca varabiliyor…

Unutmayın, eğer şu gerilim gerçek bir siyasi veya ekonomik krize denk gelirse bunun Türkiye'ye maliyeti bundan da ağır olabilir... İşler tersine giderken düzeltmek çok daha zordur...
Peki çare ne?
Çare öncelikle zehirli dili terketmek… Sıkılı yumrukları gevşetmek ve iletişim kanallarını açık tutmak…

Sadece içeride değil, dış dünya ile iletişimde de nazik ve saygılı olmak gerekiyor. İsterse size karşı 'adi ve edepsiz bir kumpas' kurulmuş olsun, bunu siz bu şekilde ifade ederseniz dış dünyada uzlaşmaz, saygısız ve marjinal bir ülke algısı oluşturulmasına katkı verirsiniz. Belki de birilerinin asıl istediği de budur…

Başka bir deyişle, Türkiye dış dünyada bağırığ çağıran, her gelişmeye agresif tepkiler veren bir ülke imajından kurtulmalıdır. Gelişmiş ülkeler savaşlarda dahi düşmanlarına verdikleri tepkiyi kontrollü yaparlar, devlet dilini muhafaza ederler...

Ayrıca, içeride ve dışarıda basınla, fikir insanlarıyla kavga eden ülke görüntüsü sadece devlete kaybettirir. Basın kuruluşları ve fikir insanlarıyla mücadelenin yolu onların iddialarını çürütmek, işin doğrusunu anlatmaktır... Karşınızdaki ne kadar bel aldı yöntemlere başvurursa başvursun tepkinizin bir ölçüsü olmak zorundadır... Aksi taktirde haklı davanızda haksız olursunuz...
Sözün özü, daha sakin, sağduyulu ve daha usta olmak zorundayız... YazıyıCumhurbaşkanı Erdoğan'ın TÜSİAD konuşmasındaki bir cümlesiyle bitirelim. Konuşmanın tamamı oldukça gergindi, ancak şu cümle hatırlanmaya değerdi:

"Zaman yumrukları sıkma zamanı değil, tokalaşma ve kardeşlik zamanıdır".

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 52289

ulkucudunya@ulkucudunya.com