Düşünmem diyen Başbakan Yardımcısı
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
"Başını okuruz tabi ama üzerinde durmayız. 10 saat düşünecek halim mi var? Kimse Yok Mu'yu mu düşüneceğim, onu sen düşün."
Bu hezeyanlar Arınç’a ait.
Bir Başbakan Yardımcısı’na.
Yani insanların ihtiyaç, hak ve özgürlüklerini düşünmek, gözetmek ve çözüm üretmekle görevli üst düzey bir yetkiliye.
Yani “yoksulu, düşkünü, kendi tabirleriyle garip-gureba’yı gözeteceğiz” sloganları atan bir iktidara.
Defaatle tarumar olmuş bir özgül ağırlığın değil ama özgül sağırlığın inkisar-ı hayale uğramış talihsiz sesi.
Yoksul ve gurebaya ancak güce itaat ve biat edenin el uzatabileceği histerisi.
İnsandır bu, tezatlar kumkuması.
Kimi zaman harikalar harikası, çoğu zaman zavallılar zavallısı.
“Ne oluyor, neden oluyor diye düşünecek halim yok” diyor.
Vatandaşların hak ve hukukunu emanet ettikleri “devlet adamı” bunları düşünmeyecek de kim düşünecek?
Hiçbir hukuki ihlal olmadığı halde Kimse Yok Mu Derneği’nin “kamu yararına çalışan dernek” olmaktan çıkarılması normal bir insanı hukuken düşündürür.
“Müslümanım” diyeni iki kez düşündürür, hem hukuken hem de kul hakkı ve Allah hakkı itibariyle dinen.
Siyasetin üstünde
Devlet adamı ise daha çok düşünmeli diyor Ömer B. Abdülaziz, Nizamülmülk, İbn Haldun, Maverdi, Gazali ve daha niceleri.
Ama Arınç, karara imza atan bir Başbakan Yardımcısı olarak “Ben düşünmem onu sen düşün” diyebiliyor.
Sanırım Descartes yaşasaydı, “düşünüyorum o halde başbakan yardımcısı değilim” derdi.
Siyaset ve harp tarihi, kılıcın ve gücün zaferleriyle dolu.
Fakat medeniyet ve kültür tarihinin ehramını inşa eden kalbin zaferleridir.
Birinciler geçici, kalbin zaferleri ise kalıcıdır.
Sanırım korkunuz kalp zaferlerinden.
Kimse Yok Mu derneği ne kadar fukara sevindirirse, ne kadar kalp kazanırsa insanlık için iyi olsa bile sizin için o kadar kötü.
Yardım dediğin ahlaki ve insani bir melekedir, siyasetin üstündedir.
Nice yiğidi toprağın kara bağrına gömdüğümüz Çanakkale’de asker evlatlarımız, istilacı düşman askerlerine bile insani yardımı esirgemedi.
Selahaddin’in savaşta bile düşmana karşı civanmertliği Aslan Yürekli Richard’ı hüngür hüngür ağlatmadı mı?
İslam tarihi insani yardımı böyle öğretiyor, ya siz hangi tarihin çocuklarısınız?
İslam tarihinde düşmana karşı bile reva görülmeyen bu kin ve nefret nasıl açıklanır?
Siz hiç düşünmez misiniz...
AKP’ye göz kırpmayan yardım kuruluşu olamaz mı?
İhtiyaç sahibi nice insan var bu ülkede ve dünyada.
Yoksa kendinizi zekât verecek fakir birinin bulunamadığı, ihtiyaç sahibi birinin alması için üzerine notla Cağaloğlu’nda bir ağaca asılan zekât parasının o ağaçta 3 ay beklediği Sultan Fatih’in müreffeh ülkesinde mi sanıyorsunuz?
Giriştiğiniz bu işte büyük kul hakkı var malum.
Hadi kul hakkından ve hukuktan korkunuz yok, tarihin hükmünden de mi korkunuz yok?
Sorumlu yönetici, tarihe hesap vereceğini düşünür ve titrer tarihin hükmünden.
5 Temmuz tarihli yazımda zikrettiğim, Sultan 2. Abdülhamid dönemi sadrazamlarından Sait Paşa gibi.
Şapur Çelebi diye anılırdı Paşa.
Makamına intikal eden dilekçe ve belgeleri teker teker kendisi okur, tetkik ederdi.
Titizliği bu derece doruktaki Sait Paşa’ya dostu sorar:
— Paşa! Padişahtan korktuğun için mi bu kadar hassas ve titiz davranıyorsun?
Sait Paşa: Hayır, padişahtan değil, tarihin hükmünden korktuğum için!
Devlet-i Aliyye’de yıkılış dönemi devlet adamının sorumluluk duygusu bile budur.
Arınç ise “Başını okur üzerinde durmayız” diyor.
Sait Paşa’ya yöneltilen o soru Arınç’a şu şekilde yöneltilirdi:
— Padişahtan korktuğun için mi düşünmeden imza atıyorsun? Padişahtan büyük Allah var bilmiyor musun?
Düşünmeden atılan o imza nice gurebanın umutlarına kor düşürdü görmüyor musun?
“Kimse Yok Mu'yu mu düşüneceğim, onu sen düşün” diyor Arınç.
Eminim düşünüyorlardır haklarını ötelerde talep edecekleri günü.
Hem onlar hem de garipler ve fakirler…
Ya siz düşünmez misiniz ötelerde ne diyeceğinizi?
Allah düşüncenizi artırsın.