« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Eki

2014

Türkiye'nin Vietnam'ı

Sedat Laçiner 01 Ocak 1970

Türkiye, bugünlere gelebilmek için çok zorlu yollardan geçti, pek çok badireler atlattı. Kalkınma ve gelişme tekeri birçok kez çamura battı ve çıkarmak yılları aldı. Kısacası, Türkiye’nin bugününde onlarca yılın ve milyonlarca insanın emeği var. Onu tehlikeye atmak hem o emeklere saygısızlık olur, hem de Türkiye’nin onlarca yıl geriye düşmesine neden olur…
Ne yazık ki Ortadoğu, özellikle Suriye ve Irak Türkiye’yi onlarca yıl geriye atabilecek tüm özelliklere sahip… Hatta bu yönüyle bölge Türkiye’nin Vietnam’ı olmaya, yani onun tüm kaynaklarını ve enerjisini boş yere emmeye hazır adeta bekliyor…

MASRAFLAR KATLANIYOR
Bu süreç bir yönüyle başladı bile… Sayıları 1,5 milyonu aşan ve her geçen gün de artmaya devam eden Suriyeli ve Iraklı sığınmacıların ülkeye maliyeti resmi rakamlara göre10,2 milyar lirayı (4,5 milyar dolar) çoktan aştı…
Mülteci nüfusu, yeni gelenler ve doğumlar nedeniyle bu yılın sonuna kadar 2 milyonu bulacak, 2015’de ise 2,5 milyonu, hatta 3 milyon kişiyi bulabileceği düşünülüyor.

Bu da demek oluyor ki bütçede sığınmacılar nedeniyle oluşan delik daha da büyüyecek… Deliği kapatmanın en kolay yolu ise ürün ve hizmetlere zamlar ile yeni vergiler olacaktır...

YÜK, FAKİRİN SIRTINA
Bazı yorumcular, sığınmacıların akrabalarımız olduğunu, yarım ekmeğimizi dahi onlarla paylaşabileceğimizi söylüyor... Edebiyat olarak kulağa hoş gelen bu sözlerin reel dünyadaki karşılığı ise oldukça zayıf. Çünkü yükü bu tür yorum yapanlar değil, daha çok en alt gelir grupları çekecek...

Başka bir deyişle sığınmacıların yükü, biraz da etkisiz politikalar nedeniyle en zenginlerin değil, en fakirlerin üzerine binecek, hatta şimdiden bindi bile…
İsveç’te veya Almanya’da mülteciler için ayrı fonlar ve destekleme araçları vardır... Dolayısıyla yük, topluma olabildiğince eşit bir şekilde pay edilir. Oysa ki bizde mültecilerin büyük bir çoğunluğu kontrolsüz bir şekilde tüm Türkiye’ye dağılmış durumdalar ve kendi başlarının çaresine bakmaları bekleniyor. Onlar da mecburen asgari ücretin altında ve sigortasız çalışmayı kabul ediyorlar. Böylece Türk vatandaşları için hem işsizlik artıyor, hem de ücretler aşağı çekiliyor.
Dahası mültecilerin talebe yüklenmesi, buna karşın arza katkılarının çok sınırlı olması enflasyonu belli illerde ve belli ürünlerde aşırı düzeyde arttırıyor. Bu da yine mülteci yükünün geliri düşük kesimlerin üzerine yüklenmesi anlamına geliyor…

Türkiye, biran önce sığınmacıları daha üretken hale getirmek, topluma uyumları içinde önlem almak zorunda... Bunun için ise önce Türkçe'yi öğrenmeleri, ardından bir meslek edinmeleri ya da işyeri kurmaları gerekir... Yapılması gerekenler konusunda Türkiye'nin diğer ülke örneklerini incelemesi ve iyi örneklerden ders alması şarttır... Aksi taktirde her bir sığınmacı potansiyel risk haline dönüşür...

IŞİD ZAMLARI
Bu konuda daha önce de çeşitli makaleler yayınladığımız için mültecilerin neden olabileceği sosyal sorunlara daha fazla girmek istemiyoruz. Diğer taraftan mülteciler ve bölgesel gelişmelerin bütçe üzerindeki baskısı şimdiden ekonomik dengeleri ağır bir şekilde bozdu.

Kimilerinin ‘IŞİD zamları’ dediği zamlar gelmeye başladı bile. Elektrik ve doğalgaza gelen % 9'luk zam bunlardan sadece biri... Ne yazık ki bundan sonra da enflasyonist baskılar artarak devam edecektir. Türkiye, başka bir alandan hızlıca bir kaynak bulamaz ise mültecilerin yükü kaldırılamaz bir seviyeye çıkacaktır. Üstelik bu sorunun yan etkileri henüz kendisini tam olarak göstermemiştir.

SAVAŞIN MALİYETİ
Türkiye için Vietnam etkisini asıl doğuracak gelişme ise Türkiye’nin Suriye’de veya Irak’ta veya her ikisinde girişeceği geniş kapsamlı bir kara harekâtı olacaktır.

Uluslararası toplumdan yeterli destek alınmaksızın, uluslararası bir örgütün şemsiyesi olmaksızın ve sonu belirsiz bir operasyon başladığı anda ekonominin buna tepkisi çok sert olabilir…

Ayrıca askeri harekât da masraflı bir iştir. Örneğin bir savaş uçağının 1 saatlik uçuşu yerine göre 50-100 bin lira civarında masrafa yol açmaktadır. Üstelik buna harcanan cephane dâhil değildir.
Kısacası, ekonomik maliyetler Türkiye’nin belini bükebilir. Eğer bu masraflara bir de aylardır konuşulan ekonomik kriz de eklenirse Suriye ve Irak gerçekten Türkiye’nin gelişmesinde onlarca yıllık bir kayba yol açabilir.
Son olarak bahsettiğimiz yüklere bir de sosyal ve kriminal etkileri eklemek gerekir. Suriye ve Irak’ta savaşan taraflar çatışmaları Türkiye’nin içlerine taşırsa, bu durumda sorun bir dış ilişkiler konusu olmaktan çıkar, iç çatışmaya döner.

PKK’nın şimdiden bu konuda istekli olduğunu ve Türkiye’yi çatışmaların parçası haline getirmeye gayret ettiğini görebiliyoruz. Aynı şekilde IŞİD de Türkiye içlerinden kendisine destek arayışına girebilir ve Anadolu her iki örgütün destek aradığı bir yer haline dönebilir…

İşin özü, saldırya geçen önce arkasını kollamalıdır...

NE YAPMALI? NE YAPMAMALI?
Öncelikle yapılmaması gereken, ama zamanında yapılanlar var… Oraya girip de zamanınızı almak istemiyor…
Bu saatten sonra yapılmaması gerekenlerin başında ise yeni düşman kazanmak gelir. Türkiye cephe küçültmek ve hasım sayısını azaltmak zorundadır. Tüm bölge ile ve tüm dünya ile kavga ederek şu an içine düşmek üzere olduğumuz sorunlardan hasarsız kurtulamayız.
İkincisi, büyük ganimetler (toprak, petrol vs.) beklentisi içinde en önde cepheye koşulmamalıdır. Ayrıca IŞİD ve diğer aktörler hafife alınmamalıdır. Bir savaşı kazanmaktan daha önemli olan o zaferin maliyetidir. Karşınızdakine çok ağır kayıplar verdirebilirsiniz, ancak sizin ne bedeller ödediğiniz bundan daha önemlidir.
Üçüncüsü Türkiye diğer devletlerin içişlerine fazla karışmamalıdır. Hele hele bir diğer devletin rejimini veya liderini değiştirme gayreti içine en azından bu haliyle girişmemelidir. ABD gibi süper bir gücün yetersiz kaldığı bu tür hedefleri Türkiye büyüklüğünde bir ülke yapmaya kalkarsa bunun altında kalır…
Türkiye kendisini Suriye ve Irak’taki aktörlerin hasmı gibi gösterecek söylemlerden kaçınmalı, kendi doğrularını kimseyi kışkırtmayacak bir dille söyleyebilmelidir. Türkiye, doğrudan ve haktan yana olmalı, diğer taraftan kavgaları kızıştıran değil, sakinleştiren bir rol üstlenmelidir…
Dördüncüsü Şam ve Bağdat ile ilişkiler geliştirilmeli, Tahran, Riyad ve Kahire ile sorunlar giderilmelidir… Ayrıca Batı başkentlerinde güçlenen Türkiye karşıtı algılar kırılmalıdır… Eğer Türkiye böylesine devasa bir krizin ortasında tek başına kalır ise bunun altından kalkabilmesi zordur…
Beşincisi, belki de en önemlisi Türkiye, gerek mülteciler sorununu gerekse askeri operasyonlarda bataklığa saplanma ihtimallerini hafife almamalıdır...

Cesur politika izleyelim veya herkese kucak açalım diyorsak bunun sadece sözle olamayacağını, ustaca politikalar gerektireceğini bilmek gerekir… Akıllı ve tedbirli olmak pısırıklık veya korkaklık değildir...

Altıncı olarak sığınmacı akınının durdurulması en azından hafifletilmesi gerekir. Aksi taktirde Türkiye böylesine büyük bir nüfus hareketini kaldıramaz... Bu doğrultuda yükün uluslararası örgütler ve diğer ülkeler ile paylaşımı, sınırın karşı tarafından güvenli bölge oluşumu gibi seçeneklerin içi doldurulmalıdır...

Son olarak, ne olursa olsun her alanda Türkiye'nin çıkarlarına öncelik verilmeli, kişisel veya grupsal hırs ve heyecanlar ile milli çıkarlar karıştırılmamalıdır... Unutulmamalıdır ki başka Türkiye yok...

VİETNAM MI?
Elbette şu ana kadar yaşadıklarımız henüz bir Vietnam etkisi ile kıyaslanamaz... Ancak yaşadıklarımızın yaşayacaklarımızın sadece bir başlangıcı olması daha beter bir felaketin üzerimize doğru geldiğini açıkça gösteriyor...

Kara delik gibi kaynakları yutan mülteci sorunları; uluslararasılaşmış bir Kürt sorunu ve PKK terörü; IŞİD ve şiddetle birleşmiş dincilik ile Suriye ve Irak çölleri bizlere hiç şüphesiz büyük bir felaket riskini haber veriyor.

Eğer Hükümet Türkiye'yi bu büyük tehlikelerden çıkarmayı, savaşın dışında tutmayı başaramazsa zaten idealden uzak olan sağlık, eğitim, kültür ve diğer yaşam verilerimiz ne yazık ki çok ama çok gerilere düşecektir...

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 122124

ulkucudunya@ulkucudunya.com