Ne oldu?
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Bilanço çok ağır. Yangına Kobani’den sıçrayan bir kıvılcım yetti. 20’nin üzerinde insan yaşamını yitirdi. Kamu binaları ateşe verildi.
Okullar, yurtlar yakıldı. Dükkânlar yağmalandı. Kirli eller bayrağa uzandı. Olaylar kontrolden çıktı. Başta Diyarbakır, birçok yerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Polis yetersiz kaldı. Asker göreve çağrıldı. Köşe başlarını asker tuttu. Sadece Güneydoğu’da değil, İstanbul’un bazı bölgelerinde de...
Eski harareti yok ancak yangın henüz tam sönmüş değil. Bölge diken üstünde. Ülke tedirgin. Neydi o kâbus? Hâlâ ne olup bittiği, olayların mahiyeti tam anlaşılabilmiş değil. Olayın derinliği kavranabilmiş değil.
Aslında ne oldu?
Bütün mesele Kobani mi? Her şey HDP’nin bir çağrısıyla mı başladı? Bölge insanının Kobani hassasiyetini anlamak mümkün elbette. Bunun için sokak niye? Ankara ile kanallar açık. Salih Müslim daha birkaç gün önce Türkiye’deydi. HDP Eşbaşkanı Demirtaş’ın, Başbakan Davutoğlu ile görüşmesinin üzerinden bir hafta geçmedi.
İkili arasında her meselenin açık açık konuşulduğunu tahmin etmek zor değil. Açıklamalar olumluydu, çözüm sürecine inanç teyit edildi. Bu arada İmralı trafiği de aksamadan sürdü. HDP neden sokak çağrısı yaptı? Bu topraklarda meydanların tekin olmadığını, iyi niyetlerle sokağa çıkanların provokasyonlara sürükleneceğini bilmiyor mu? Toplumsal fay hatlarında biriken enerjinin farkında olmaması düşünülebilir mi? Kitleleri sokağa dökmek kolay. Sonrası hesap edilmemiş olabilir mi?
Acaba başka bir stratejimi mi söz konusu? Demirtaş bayrak ve heykel gibi provokasyonları kabullenmedi. Tepki de gösterdi. Şüphesiz olumlu bu. İnsanlar ölürken, sokaklar ateşe verilirken HDP devreye giremez miydi? ‘Durun kalabalıklar bu çıkmaz sokak’ diyemez miydi? En azından yangının daha fazla büyümesini engelleyebilir, etkisini bir nebze hafifletebilirdi.
Devletin acziyetini de anlamak zor. Hiç mi hesap edilmedi? Onca emaresi vardı oysa. İki güne sığan nice tatsızlığın örnekleri aylardır sahnelenmekte. Karanlık eller bayrağa, heykele ilk kez uzanmıyor ki. Okullar, yurtlar ilk defa ateşe verilmiyor ki. Yollar, meydanlar örgütün silahlı unsurları tarafından ilk kez tutulmuyor ki. Suriye ve Kobani yüzünden bölgenin hassasiyeti zaten üst düzeydeydi.
Küçük bir kıvılcımın tutuşturacağı yangının hiç mi istihbaratı alınmadı? Şehirlerin asayişi, vatandaşların güvenliği için hiç mi hazırlık yapılmadı? Çözüm sürecinin ikliminden yararlanan bölücü örgütün kırsaldan şehirlere indiği ve en güçlü dönemini yaşadığı herkesin malumuydu. Olası tehlikelere, kâbus senaryolara dikkat çeken çok oldu. Zayıf da olsa ihtimal olarak değerlendirilmedi mi?
Acı ama gerçek ilk dakikadan itibaren devlet otoritesini haliyle kontrolü kaybetti. Güvenlik kuvvetleri kendini korumakta zorlandı. Yasaklar ve asker görüntüleri ondan sonra başladı. İnisiyatifi ele alması ve yatıştırıcı mesajlar vermesi beklenen yetkili ağızlar ‘misliyle karşılık vermekten’ söz etti. Bütün suçu HDP’ye yüklemek, olup bitenleri ise sadece ‘vandallıkla’ izah etmek eksik kalır. Vandallık yönü var elbette.
Demirtaş dün konuştu. HDP’nin Kobani hassasiyeti aynen sürmekte. İmralı ile iletişim trafiği yaşandığını söylemesi ilginçti. Her kritik süreçte olduğu gibi devreye Öcalan’ın girdiği anlaşılıyor. Bu trafiklerin sonucu olarak Ankara’nın Kobani’ye koridor politikasını esnetmesi de sürpriz olmaz. Bu yönde işaretler var.
Yangın söndü mü? Büyük yangınların soğuması bile zaman alır. Ateş yanığı kolay geçmez. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı muhakkak. Çok ağır hasar bıraktı.
Bu arada IŞİD Kobani’de geriledi mi? Hayır. Aksine haberler şehri ele geçirmek üzere olduğu yönünde.