İş işten geçmeden
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Demirtaş’ın açıklamalarından sonra, ateşin düşeceği anlaşılsa da PKK’nın sürdürdüğü eylemler, bugüne kadar alıştıklarımızdan çok farklı.
PKK başka birileriyle değil, bu sefer doğrudan bölge halkıyla savaşıyor; ve savaşın bu sefer hesaplanmış, gözetilmiş bir gayesi yok. PKK HÜDA-PAR’la ve Hizbullah’la çatışıyor; ancak çatışmalar kontrolsüz öfke patlamaları şeklinde sürüyor. Her sakallıyı IŞİD’ci zanneden, her dindarı düşman gören bir cehalet eşlik ediyor bu saldırılara. Bediüzzaman Külliyesi’nden ne istersiniz? PKK’nın örgütsel aklı da, stratejileri de çökmüş ve dağılmış durumda.
Türkiye’yi IŞİD’e karşı koalisyona dâhil olmaya zorlamak için Batı medyasında sıkça yer bulan Hükümet’in IŞİD’e yardım ettiği iddialarına hepimiz temkinli yaklaşmalıyız. IŞİD herkesten çok Türkiye için büyük bir bela. Davutoğlu bu durumun hakkıyla farkında. Selefî radikalizmi ile uzlaşacak bir siyasî gelenek Türkiye’de hiçbir zaman mevcut olmadı, bundan sonra da olması mümkün değil. IŞİD bir sonuç ve birçok marazî sonuçtan sadece biri; bu sonucu doğuran şartlar düzeltilmeden ve bir adım sonrasını hesaplamadan bölgedeki terörü durdurmak ve kalıcı bir düzen tesis etmek mümkün değil. PKK’nın, Hükümet’in IŞİD’e yardım ettiği iddiası sadece vaziyeti kurtarmak ve Kobani yenilgisini örtmek için. Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesini Hükümet’in memnuniyet verici bir gelişme olarak gördüğü iddiası da öyle. Türkiye ABD değil ki, farklı bir hesabı olsun bir adım sonrasını göremesin. IŞİD, Türkiye için PKK’dan daha büyük ve kalıcı bir tehdit.
PKK iki elinde tuttuğu iki ayrı silahtan birini Türkiye’ye, diğerini IŞİD’e çevirmişti. Ya IŞİD’i hafife aldılar; ya da Türkiye’yi tehditle dize getireceklerini düşündüler. Tehditleri devam ederken Kobani için istedikleri silahların ve açılacak koridorun bir süre sonra Türkiye’yi hedef almayacağını kim garanti edebilir? PKK, büyük bir fırsatı elinden kaçırdı ve hâlâ hatasında ısrar ediyor.
Artan kitlesel şiddetin üzerine giderken Devlet güçleri bu sefer çok iyi bir sınav veriyor. Mersin’deki emniyet güçleri, bütün Türkiye’ye örnek olmalı. Dikkat edilirse çatışmaların çok azı güvenlik güçleri ile göstericiler arasında; ölüm ve yaralama ile sonuçlanan saldırıların çoğu PKK ile HÜDA-PAR arasında, daha çok PKK saldırısı şeklinde geçiyor. Bu çatışmalar Barış Süreci’nin PKK tarafından yerel ölçekte hâkimiyet kurma fırsatı olarak nasıl kullanılmış olduğunu gösteriyor. Güvenlik güçleri sürece zarar vermemek bahanesiyle toplum için güvenlik zaafı oluşturmuşlar. İlk defa tekrar bu olaylar yüzünden sahaya çıktıklarında, boşalttıkları alanı doldurmakta zorluk çekiyorlar. Yine de birkaç istisna dışında orantısız güç kullanmamaları ve soğukkanlılıkları olayların büyümesini engelliyor.
MHP’den gelen ısrarlı sağduyu çağrıları da, provokasyonları önlemek adına altın değerinde. PKK ne kadar zorlarsa zorlasın, toplumda çatışma eğilimi yok. PKK, kitlesel şiddet üretmekte ve ortalığı karıştırmakta başarılı; ama ne için? Kobani’deki yenilginin anlaşılır ve açıklanabilir yönleri var; Türkiye’yi kan gölüne çevirerek kaybettiklerini geri alamazlar.
Kobani’nin düşmesi Türkiye’nin “tampon bölge” tezini doğruluyor. IŞİD’i doğrudan Suriye’deki Kürt bölgesinde durduracak tampon bölge önerisine PKK hangi akılla karşı çıkıyor? Öyle anlaşılıyor ki PKK, Kürtleri değil, örgütsel çıkarlarını ve kazanımlarını öne alıyor.
Kobani sadece PKK için değil, Türkiye için de bir yenilgi. IŞİD’in Mürşitpınar’a dayanması, Türkiye’nin içinde rol kapması demek. Şehirlerdeki PKK terörü, ilk sonuçlardan biri. Ne PKK, ne de Türkiye IŞİD felaketi ile baş edecek donanıma sahip. IŞİD’in ideolojisini, yıllardır anti Amerikancılıktan geçinenler nasıl çökertecekler? PKK’nın soğuk savaş ideolojisi ile AK Parti’nin içi boşaltılmış İslamcılığı aynı ölçüde, IŞİD ideolojisine karşı bağışıksız. Barış Süreci bahanesiyle devletin inisiyatifsizliği, PKK’nın bölge halkı üzerindeki bıktırıcı hegemonyası muhalif ideolojik eksenli örgütlenmeleri cazip hale getirirken IŞİD’in eli Türkiye’yi daha rahat karıştıracak.
Hepimiz bir sınavdan geçiyoruz. Tekrarlayalım: Bu daha bir başlangıç.