Dehşet planı
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Cumartesi gecesi her zamanki gibi Samanyolu Haber TV’de Derin Bakış programındaydık.
Ve Fuat Avni o meşhur tweetlerini atmaya başladı.
Yine gözaltı listeleri, yine operasyon...
Aslında beklenen ilk operasyondan vazgeçilmediği belliydi.
150 gazetecinin ve toplamda 400 kişinin bir tek operasyonda alınması haberi bile dünya çapında ciddi bir infial doğurmuştu.
Belli ki sayıyı gruplara bölüp operasyonu zamana yayacaklar, böylece hem Fuat Avni’yi bir ölçüde “yanıltmış olmak” hem de yükselen infialin önünü almak istediler.
Erdoğan’ın hiçbir delil ve isim zikretmeden yıllardır onlarca ülkede eğitim faaliyeti yürüten Hizmet Camiası’na “faili meçhul cinayetler” isnat etmesi önümüzdeki hukuksuz ve insanlık dışı sürecin nasıl işleyeceğinin ipuçlarını gösteriyor.
Devletin en üstündeki kişinin koca bir camiaya cinayet isnat ederken, en azından bazı deliller ve “fail isimler” söylemesi gerekir.
Çünkü devlet ciddiyeti, hukuk, ahlak ve demokrasi bunu gerektirir.
Ama Erdoğan her zaman olduğu gibi sözlerini delil olabilecek hiçbir olgu ve kişi söylemedi.
Çünkü ağzından her çıkanı hikmet dolu gerçekler kabul edecek bir halk kitlesi ve propaganda emri kabul edecek bir Havuz medyası olduğunu biliyor.
Erdoğan, Hizmet Camiası’na faili meçhul cinayetler isnat edebilirken, Hizmet Camiası yıllardır Türkiye’den daha kamil istihbarat ve hukuk sistemine sahip onlarca ülkede faaliyet gösteriyor.
Ve gelişmiş demokratik sistemlere sahip bu ülkeler, Hizmet Camiası hakkında elbette ki istihbari araştırmalar yapmışlardır.
Bugüne kadar hiçbir ülkeden Hizmet Camiası hakkında şaibe oluşturacak küçük bir açıklama ve tavır bile mevcut değilken, Erdoğan hukukun ve ahlakın kabul etmeyeceği ve bu zamana kadar asla delillendirilemeyen nice iftiraları art arda sıraladı.
Hâlâ da fütursuzca iftiralara devam ediyor.
İftira diyorum çünkü tüm dünyanın gözleri önünde faaliyet gösteren koca bir sivil toplum hareketi aleyhinde hukuken kıymet teşkil eden hiçbir done ortaya koyamadı.
Eğer Hizmet Camiası suç faaliyeti yürütüyorsa, bunu istihbaratı ve hukuku sizden daha iyi bilen diğer gelişmiş dünya ülkeleri neden görmüyor?
Olmayan şeyi görmek mümkün değil.
İftiralar faili meçhul cinayet sınırına kadar vardıysa, 'dar operasyonel kadro' eylemlere başlayacak.
Bu tür likidasyon (yok etme) ekipleri eski KGB’de Smersh timi, Alman istihbaratı BND’de ise GSG-9 timleri olarak faaliyet göstermişti.
İstihbarat organınca tayin edilen hedeflere sabotaj ve öldürme operasyonları yapıyorlardı.
MİT’te de böyle bir birimin teşkil edildiği duyumlarını 1 yıldır alıyordum.
Bu birimin yapmaya hazırlandığı nokta suikastları olacağını duymuştum.
Bilgiyi bir başka istihbarat kaynağından teyit edemeyince yazmamıştım.
Nitekim MİT’in eylemsel suç unsurlarının nice bombalama ve molotoflama olayında yer aldığı hükümetçe hukuksuzca durdurulan KCK operasyonlarında ortaya çıkmıştı.
Erdoğan ve AKP ise Hizmet Camiası’nın silah ve şiddet eylemleriyle hiçbir irtibatının olmadığını, bu sebeple darbe saikiyle yürütülen operasyonların yargılamada hukuki kabul görmeyeceğini biliyorlar.
Buna rağmen nasıl cinayet isnat edebiliyorlar?
Öyle görünüyor ki ikna edici olsun veya olmasın bunu deneyecekler.
Umarım cinnet o noktaya götürülmez…