PKK dağda keçi çevirme yapıyor!..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
“Özerklik” tüm çıplaklığı ile ifşa olunca, AKP iktidarının paçaları tutuştu.. Yandaş medyadan da öğrendik ki, “müzakere taslağını açıklarız” diye hükümete süre veren ve tehdit eden PKK/KCK’nın Kandil’den dönen HDP heyeti Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan yerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüşmüş. Fidan HDP’yi sessiz diplomasi için ikna etmiş vs..
Anlayacağınız Recep Erdoğan’dan sonra Hakan Fidan da Ahmet Davutoğlu’nu by-pass etti. Şu, paralel devlet tartışmalarına katkım olsun diye toparlama yapayım. AKP’nin özerklik çalışmalarında Recep Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığında hayata geçirdiği yeni üst yapılanmaları da hatırlarsanız kaç adet paralel devlet var;
1-PKK/KCK
2-Cemaat
3-Recep Erdoğan
4-Ahmet Davutoğlu ve AKP Hükümeti.
5-Hakan Fidan ve MİT.
Evlere şenlik (!) devlet idaresi. Seç beğen al...
İçinde yaşadığımız sıcak gündeme bakarsanız da ne yazık ki ülkenin dümeni PKK/KCK’nın elinde. Onlar ne derse o oluyor!.. Terör örgütü PKK’nın tamamen ele aldığı alan hakimiyetinde, devamlı şehirlerde neler yaptığını yazıyoruz. Dağları da çok merak edersiniz diye bir fotoğraf karesi aktarayım, sonra devam edelim;
Güvenlik güçlerinin tamamen boşalttığı dağlarda PKK kebap yapıyor. İroni yapmıyorum, gerçekten öyle. Bölgedeki askeri bir kaynaktan aldığım bilgiye göre, “terör örgütü mensupları Cudi’de, Şırnak’da dağlarda neşe içinde bol bol dağ keçisi, geyik avlıyor. Yakaladıkları av hayvanlarını kesip çevirme yapıp afiyetle mideye indiriyor”. Askere “peki siz ne yapıyorsunuz” diye sorduğumda aldığım cevap, “biz artık oralarda yokuz. Kışladan dürbünle seyretmekle yetiniyoruz”..
Kızmayın bana!. “Paralel devlet” dediğin böyle olur.. Tepkime yönelteceğiniz eleştirileri bertaraf edebilmek adına o zaman size iki farklı somut gerçek olay aktarayım;
1- Yüksekova’da, 6 Aralık’ta polislerle göstericiler arasında çıkan olaylarda Roşhat Özdel adlı bir genç hayatını kaybetmişti. Özdel’in babası da hapiste yatıyor. Yüksekova da görev yapan güvenlik kaynağının ifadesine göre; “olaydan sonra eve taziyeye gitmek isteyen PKK’nın kadın ve gençlik yan kuruluşlarını anne Özdel kabul etmiyor ve ’evime gelmeyin oğlumun katili sizlerseniz’ diyor. Anne Özdel aynı tepkiyi eve taziye için gelmek isteyen HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’a da gösteriyor”.
Nerede Devlet?..
Yok.. Çünkü; bölgede paralel devlet hakim. Gerçek devlet meydanı PKK’ya bırakmasa halk PKK’ya boyun eğer mi?..
2-Adı bende saklı bir öğretim üyesinden aldığım mektup;
“Ben ... Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ... Bir öğrencimin bana danıştığı bir konuda ’bu benim işim değil’ diyerek köşeme çekilemedim ve sorusunu hukuki olarak cevapladığımda ise soruyu cevaplamış olmanın rahatlığıyla vicdanımı susturup olaya kayıtsız kalamadım. Durumu size de arz etmek istedim.
Hakkari’ye göreve atanan 2 polis memuru kendilerine lojman çıkana kadar bölgede can güvenlikleri olmadığı için üniversitenin lojmanında bir arkadaşlarının yanında misafir olarak kalıyorlarmış. Lojmanda kalan kişiye kamu konutları yönetmeliğinin 13. maddesi bildirilerek, bu madde dışındakilerin konutta kalmamaları konusunda ihtar gönderilmiş. Öğrencim böyle bir tahliye talebinin dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığını sordu.
İlgili yönetmeliğin 34. maddesi konuttan çıkarılmayı düzenliyor ve zorla boşaltılmaya karşı idareye ve yargı mercilerine yapılacak başvuru boşalttırma işleminin icrasını durdurmaz diyor. Yani yönetmelik açık. Böyle bir ihtar gönderildiğine göre isterlerse lojmanda kalanları çıkartabilirler. Tahliyenin haksız olduğu veya dürüstlük kuralına aykırılığı iddiası sonrasında mahkemede değerlendirilir. Daha acı olanı hepimiz biliyoruz ki o lojmanda kalanlar polisler değil de herhangi başka birileri olsaydı böyle bir ihtar gönderilmezdi.
Belki çok uzatarak anlattım ancak, sizin çok iyi bildiğiniz hatta bizim sizlerden öğrendiğimiz bölgedeki zaafiyeti ben de karşılaştığım bu olayla açıklamak istedim.
Cevabı bu şekilde yazıp öğrencime gönderemedim. Zira polisler arkadaşlarını zor durumda bırakmamak için lojmandan ayrılır ve başlarına bir şey gelirse ben ” bana sorulan sorunun hukuki cevabını verdim “ diyerek vicdanımı susturamam. Böyle bir durumda gazetecilerden başka başvurabileceğim makamların olmasını temenni ederdim... Sizlerin kulağına gelen ve uykularınızı kaçıran olayların yanında belki bu çok sıradan ama ben yine de belki yapılabilecek başka bir şey vardır umuduyla sizleri durumdan haberdar etmek istedim. Belki bu olay basında duyulursa polisler üzerindeki baskı azalır. Belki birileri devreye sokularak polislerin lojmanda kalmaları sağlanır ya da kendilerine lojman çıkması hızlandırılır, elden gelir mi bilmiyorum ama belki hiç olmazsa iki ocağın sönmesi engellenir...
Vaktinizi aldığım için özür diler ve vakit ayırdığınız için teşekkür ederim”.
Nasıl bir haldeyiz biliyor musunuz?..
Fareler, uykuda olan insanın kulağını yemeden önce üflerler ve uyuşturup öyle koparırlar. Hiç acı çekmezsiniz. Ama uyandığınız zaman kanlar içinde kulağınızı kaybettiğinizi fark edip bağırırsınız.
Aynen öyle!..