« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

29 Ara

2014

El Kaide/Tahşiye ve akıl tutulması…

Erhan Başyurt 01 Ocak 1970

Samanyolu Yayın Grubu ve Zaman Gazetesi’ne yönelik 14 Aralık medya operasyonuna dair detaylar ortaya döküldükçe, hukuki temelden ne kadar yoksun olduğu da gün ışığına çıkıyor.

Operasyon, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 2009 Nisan’ında yaptığı halka açık bir sohbeti hareket noktası olarak alıyor.

Konuşmanın ardından STV’de bir diziye ekleme yapıldığı,Zaman’a haber yaptırıldığı ve köşe yazıları yazdırıldığı ileri sürülüyor.

Ardından da polislerin keyfi operasyon yaptığı iddia ediliyor. Yani devletin mekanizmaları dışında bir “paralel yapı” içerisinde işlerin yürüdüğü iftirasına prim kazandırılmaya çabalanıyor…

İddialar neresinden tutarsanız tutun dökülüyor.

1- Sürecin Hocaefendi’nin konuşması ile başladığı iddiası koca bir yalan.

MİT, söz konusu grubu 2004’ten bu yana takip ediyor. 2008 sonunda “suikastlar” da planladıkları bilgisi ile Emniyet’e bildiriyor.

Mehmet Doğan liderliğindeki El Kaide uzantılı gruba “Tahşiye” adını veren de bizzat MİT…

Emniyet İstihbarat da 3 Aralık 2008 tarihli bir yazıyla dosyayı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gönderiyor.

Yani El Kaide/Tahşiye süreci Gülen’in 2009’daki konuşmasın-dan 5 yıl önce başlamış…

2- İddia edilenin aksine, El Kaide/Tahşiye operasyonunun devletin hiyerarşi zinciri içerisinde ve hukuka uygun yürütüldüğü ortaya çıktı.

MİT’in 2008’deki bildirim yazısı ile başlayan operasyon süreci, dönemin Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal’ın imzalı talimatı ile gerçekleştiriliyor.

2009/1016 nolu savcılık talimatı ile kolluk kuvvetleri çalışmaya başlıyor.

Operasyon öncesi arama, gözaltı ve tutuklama kararlarını hâkim veriyor.

Sonrasında da savcı iddianame hazırlıyor, hâkim de bazı sanıklar için tutuklama kararı veriyor.

Yine tutukluların karara itirazlarını da üst mahkeme hâkimleri reddediyor.
Medya tüm bu süreçlerin hiçbir yerinde yer almadığı gibi, savcı ve hâkimlerin kararlarından da sorumlu tutulamaz.

14 Aralık’ta tutuklanan polislere gelince, Emniyet Genel Müdürü’nün ve savcılığın talimatlarını uyguladıkları için suçlanıyorlar.

Şayet bir suç varsa, imzalı talimatı veren hâlihazırda AKP Milletvekili olan Oğuz Kağan Köksal’ın da bu soruşturma kapsamında “şüpheliler” arasında yer alması gerekmez miydi?

3- Yazarlara talimat ile yazılar yazdırıldığı ve dizi senaryo-suna ilgili bölümün talimat ile konulduğu iddiası da çöktü.

Gazeteci yazarlar bu iddiayı yalanladı. Serbest kaldılar.

STV dizisindeki soruşturmaya konu bölüm de 2009’da yayınlanmış. Ancak Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, 2013’te yapılan yasa dışı bir ses kaydına dayanılarak suçlanıyor.

Yasa dışı kaydı delil gibi kullanmaya çalışan savcının gerekçesi şoke edici:

“Görüşmelerin inkâr edilmemesi…”

Oysa inkâr edilmese de yasa dışı bir kayıt delil olamaz. Kullanılması ve yayınlanması suçtur.

Savcı tüm bunları gözardı etmekle kalmıyor hem Gülen Hocaefendi’nin hem de
Karaca’nın avukatları tarafından o dönem yapılan yalanlama ve “montaj” açıklamalarını yok sayıyor.

Velev ses kaydı yasal bile olsaydı, 5 yıl önce çekilen bir dizinin senaryosu için nasıl delil olabilir ki?

4- Dizi senaryosu ve kurgu metin, gerçek hayat ile karıştırılıyor.

Hayal gücü ile kaleme alınan ve gerçekliği ifade etmeyen senaryolara, roman kahramanlarına suçlu muamelesi yapmak, Süpermen’i, Batman’i, Örümcek Adam’ı halen yaşıyor ve gerçek sanmaktan farklı değil.

Kaldı ki, bu bakış açısıyla medya özgürlüğü, iletişim hürriyetinin yanı sıra Türkiye’de sanat hürriyetinden de bahsedilemez…

Kurtlar Vadisi gibi güncel olayları kurgulayan diziler ve yayınlayan kanal yöneticilerinin her hafta içeri alınmaları gibi akla ziyan bir tablo ortaya çıkar.

Amerika’da en çok izlenen dizilerden “House of Cards” Türkiye’de fazlasıyla yaşanıyor ama filme çekilmesi bu şartlar altında ömür boyu hapsi göze almayı gerektirir.

5- Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’yı bir haber ve iki yazarının köşe yazısı nedeniyle gözaltına alan, 80 yaşındaki Ahmed Şahin’i bile şüpheli olarak ifadeye çağıran savcı, aynı açıklamaları kaleme alan Vatan Gazetesi ve Hürriyet yazarını ise kapsam dışı tuttu.

Eleştiriler artınca, savcılık, o dönem Hocaefendi’nin uyarılarını kaleme alan Ertuğrul Özkök’ü daha önceki yazarların aksine “tanık” olarak ifadeye çağırmış.

Oysa, El Kaide/Tahşiye İddianamesi’nde Zaman, STV, BUGÜN, Hürriyet geçmiyor…

Buna karşılık, sanıkların aleyhine olarak CNNTurk ve HaberTurk’te yer alan iki görüntülü habere atıf yapılıyor.

Yani iddia edildiği gibi medya üzerinden bir kumpas söz konusu ise o iki kanal ve yöneticilerinin de “şüpheli” ilan edilmesi ve gözaltına alınması gerekirdi. Ki o görüntüyü yayınlayanlardan birisiCumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Yiğit Bulut…

6- Medya mensupları ve sonradan eklenen Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kararında, cebir, şiddet ve tek bir silah olmadığı itiraf edildiği halde, hepsi “silahlı terör örgütü kurmak” ve “üye olmak” ile suçlanıyor.

Tarihsellik, neden sonuç ilişkisi, mantık örgüsü olmadığı gibi, delil de sunulmaya gerek görülmüyor.

Dahası Fethullah Gülen, STV ve yazarlar, El Kaide uzantılı bir örgüt konusunda uyarılarda bulundukları ve toplumu karıştıracak potansiyel eylemlere dikkat çektikleri için “kumpas” ile suçlanıyorlar.

Oysa El Kaide/Tahşiye yargılaması halen devam ediyor.

Usame Bin Ladin’e sevgilerini bugün bile ifade etmekten kaçınmaya grubun liderinin, Bin Ladin’in cihat çağrısına destek verdiği ve silahlı mücadeleyi benimsediği görülüyor.
Yine iddianamede silah ve patlayıcıların yanı sıra El Kaide saflarına katılmak isteyen şahısların yasal dinleme kayıtları da yer alıyor.

Buna karşılık El Kaide/Tahşiye için “masum” diyenler, “Terörist Müslüman, Müslüman terörist olamaz… Dünyada en nefret ettiğim insanlardan bir tanesi Bin Ladin’dir. Müslümanlığın çehresini kirletmiştir” diyen Gülen Hocaefendi’yi “terör” ile suçluyor.

Gerçekten tam bir akıl tutulması yaşanıyor…

Sonuç olarak El Kaide uzantılı Tahşiye ile ilgili süreç devletin hiyerarşisi içerisinde
ve hukuka uygun işliyor.

Haber ve köşe yazıları STV, Zaman ve BUGÜN dışında Vatan, Hürriyet, CNNTurk ve HaberTurk’te de yer aldığına göre, sadece STV ve Zaman’a “davul-zurna” ile duyurarak operasyon yapmak, bir art niyetin ve kastın göstergesi olabilir.

Sırf algı oluşturmak ve Camia’ya “terör” yaftası yapıştırabilmek için hukuk ile bu şekilde oynamak; hukukun üstünlüğüne, tarafsızlık ve bağımsızlığına, devletin temellerine zarar vermektir.

17 Aralık’ın yıl dönümü öncesinde özgür medyayı susturmak amaçlı siyasi bir operasyon olduğu iddiasını güçlendirmektedir.

Türkiye’nin tüm dünyada itibar kaybetmesine ve güven yitirmesine neden olan hukuki temellerden yoksun, demokrasinin temel ilkesi basın hürriyetini keyfi uygulamalarla yok eden 14 Aralık darbesine bir an önce son verilmelidir.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 34638

ulkucudunya@ulkucudunya.com