« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Mar

2015

Tilkinin delikanlısı

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

“Delikanlıysan çık ortaya!” muhabbeti, memleket için hayırlı değil. Bu muhabbetin devamının “erkek erkeğe kozlarımızı paylaşalım” şeklinde sürmeyeceği belli.

5 bin koruma ile bedeni, özel ceza maddeleri ile itibarı korunan biri ile kimse delikanlılık yarışına giremez. Zaten bu meydan okuma da delikanlıca bir çağrı değil, bir güç ve şiddet gösterisinden ibaret. Machiavelli siyasetçide iki temel özelliği ayırt eder: Tilkilik ve aslanlık. Aslan gibi davranması gereken yerde tilki gibi, tilki gibi davranması gerektiğinde aslan gibi davranmaya kalkan politikacının durumu vahimdir. Sözü ve hükmü geçerli ise memleketin hali de vahim demektir.

Doğrudan tek bir kişinin eseri olan şiddet yüklü, güvensiz ve adaletsiz bir siyasî atmosfere esir düşüyoruz. 5 bin korumanın ortasında Cumhurbaşkanı “delikanlıysan çık ortaya” dediği zaman, tek tek gücü yeten herkesin ihkak-ı hak peşine düşmeye kalkmasından daha doğal ne olabilir? Bu kadar mı? Cumhurbaşkanı hukuku hiçe sayarak insanları suçlu ilan ediyor. Ağır hakaretler devletin zirvesinden topluma yayılan şiddet dilini egemen kılıyor. En tepede mahkeme kurulmuş, mübaşir de, savcı da, yargıç da avukat da tek kişi. Alt alta yazıp toplamını çıkarttığınız zaman bu memlekette hukukun işletilmesinin, adaletin dağıtılmasının imkânsız olduğuna hükmetmeniz lâzım. Hukuk olmayınca gücü yeten yetene. Devlet dediğimiz ve üzerine titrediğimiz dev yapı ise alelade bir suç çetesinin karargahına dönüşür.

Kim üretiyor bu şiddet dilini? Toplumu kim kutuplaştırıyor? Mevcut yasaları ve anayasayı defaatle çiğneyerek hukuksuzluğu kim yol ediyor? Nezaketini en zor şartlarda bile bozmayan Kılıçdaroğlu mu? Dal gibi bir delikanlının, Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun katledilmesi karşısında sokağı Ülkücülere yasaklayan Devlet Bahçeli mi? Sağduyulu sözleriyle herkesi sürekli şaşırtan Selahattin Demirtaş mı? Şiddet dili, sertlik, kutuplaşma normal şartlarda hep muhalefetten gelir. Hepsi toplu halde tek bir kişinin kırıp döktüklerini tamir etmeye, ortamı yatıştırmaya çalışıyor. Hükümete bakın: Yağıp-gürlemeye kalktığı zaman bile o çelebi haliyle çok inandırıcı olamayan Ahmet Davutoğlu, bu şiddet ortamından ne kadar sorumlu olabilir?

“Cumhurbaşkanına hakaret” yani Ceza Kanunu’nun 299. maddesine muhalefet suçu bir sivil itaatsizlik eylemine dönüşerek çığ gibi büyüyor. Toplumun yarısının kendisinden nefret etmesini sağlayarak geri kalan yarısının desteğini arkasına almaya çalışan bir politikacının ağır tahrikleri altında kaç kişiyi cezaevine tıkabilirsiniz? Onbinlerce insan için kaç tane yeni cezaevi yapabilirsiniz? Mesele çok ciddi. Bu yüzden gençler için su-i emsal oluşturan ve bu emsali tekrarlayan Ahmet Kekeç’in (Star, 14 ve 21 Şubat) Cumhurbaşkanı’na alenî hakaret içeren yazıları için savcılığa suç duyurusunu tekrarlıyorum. Arkasını dayadığı güç ve iktidarın verdiği şımarıklıkla bu suçu alenen işlemenin akıbeti, hiç olmazsa furya halinde tutuklanan gençler için kayıtlara geçsin. Hem Cumhurbaşkanı’na kızdığı için hakaret etmekle, “güç benim arkamda” diye hava atmak için hakaret etmek arasındaki farkı görelim. Kanunun herkese eşit uygulanması meselesini dile getirirken söylediğim çok basit: Ahmet Kekeç’in köşesindeki ibareyi sosyal medyada aynen kullanan biri Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklanır mı, tutuklanmaz mı?

Kirli bir iktidar mücadelesine tanıklık ediyoruz. “Yalan”a dayanan bir güç, ancak yalanla varlığını sürdürebilir. Gerçeklerin ise eninde sonunda mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu var. “Paralel yapı” yalanının, muhalefetten gelen “paralel yapıyı araştıralım” teklifine “hayır” dediğiniz zaman çökmesi gibi. Ortam kötü, etraf beceriksiz adamlarla dolu. Ahlâk yoksunluğu demek ki beceri getirmiyor. Cumhurbaşkanı, çevresinden üretilen, kendi gazetelerinde yayımlanan senaryoyu belli ki yeteri kadar başarılı bulmadığı için kendince yalanlamış oluyor. O kadar güç ve iktidara sahip birinin oynadığı “mağdur” rolüne kimse dönüp bakmıyor.

Devlet, tilkilerin sofra kurduğu koyun ağılına dönüştü. Şiddet, güvensizlik, adaletsizlik, tahrik ve hakaret buradan memleket sathına yayılıyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,85 M - Bugn : 89223

ulkucudunya@ulkucudunya.com