« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Şub

2023

Soldan Bakışla, Ülkücü M. Metin Kaplan’a Veda Ve Helalleşme

Güler Buğday 01 Ocak 1970

Geçmiş dönem CHP Parti Meclis Üyesi Güler Buğday’dan ülkücü yazara son veda.
Bugüne kadar paylaştığım yazıların inanın en zorunu yazmaya çalışıyorum.
Çünkü ülkemde insanlar çok öfkeli ve çok keskin kalıplarla karşıt hatta düşman olmuşlar.
Siyasette konuşma dili kabalaşmış hatta çirkin bir tehdit dili konumuna girmiş.
Karşıt olanlarla mutlaka öfke, aşağılama, karalama ve tehdit sözlerinin kullanıldığı çirkin sloganlarla nefret kusulan bir ortamda bu yazımı yazıyorum!!!
Ancak ben yaşamım boyu hiç kimseden korkmadan ama ahlak, dürüstlük ve vicdandan ayrılmadan, özelliklede sol/sosyal demokrat kimliğime asla helal getirmeden yaşadım.
Bu günde sol kimliğimle ve sol/sosyal demokrat anlayışıma hiç ihanet etmemiş bir insan olarak bu yazımı yazıyorum.
Dün dostlarının ve sevenlerinin Ulucami’den tekbirlerle defnettikleri Ülkücü M. Metin Kaplan’ı kendi gözümden ve yüreğimden yazmak ve anlatmak istedim.
Siyasette asla yan yana gelemez ve bırakın dost olmayı onlar konuşamaz sanılan, köşeli, dik ve kendi dünya görüşünden ödün vermeyen iki insanın nasıl dost olabileceğine, dayanışabileceğine ve hatta sırdaş olabileceklerine örnek olunurmuş bilinsin diye yazıyorum.
Hatta Ülkücü Metin Kaplan’ın çocuklarının bana, yani soldan sağa hiç savrulmamış, köşeleri hiç törpülenmemiş Güler Buğdaya “HALA,” kaybettiğim eşim Mehmet Buğdaya “DEDE” diyecek kadar sevip sayan, değerli ve saygın bir dostluğu başarabildiğimiz için; zamansız kayıptan duyduğum üzüntümü ve hakkımı helal ettiğimi anlatmak için yazıyorum.
Güler Buğday, sosyalist bir mücadeleden hiç ödün vermediği için 12 Mart ve 12 Eylül faşizminde çok çile çekip sonunda faşist yönetimin 1402 sayılı yasası ile meslekten atıldı.
Eşi Mehmet Buğdayda solcu eşine yardım ettiği iddiası ile aynı yasayla meslekten çıkarıldı.
Çok zor koşullarda inanılmaz acılar ve mücadeleler sonucu bir iş kurmayı başarmış ve spor malzemeleri üretimine geçmiştim.
Bir müddet sonrada üretime katkı için İnegöl Çarşındaki alt katın girişinde sol baştaki dükkân ve içine yaptığım ofiste çalışamaya başlamıştım.
Enteresandır adeta ideolojilerimize uygun bir biçimde idamla yargılanan on yıldan fazla yatıp afla hapisten çıkan Metin Kaplan’da bizim sıramızın sağ başında kitap ve kırtasiye dükkânı açtı.
Alpaslan Türkeş’in gelip açacağı dükkân için komşu olarak davetiye getirdiği gün gördüm ve tanıdım.
Kendisi oldukça uzun boylu olduğu için mağazamın sonundaki ofisime başını eğerek girdi.
Tarzı ve tipi bana ilk görüşte ürkütücü gelmişti.
Üstelik kendisi sağcı ve bizlerin o günlerdeki tanımlaması ile ‘faşist bir katil’ diye duyduğumuz bir insandı ofisime gelen!!!!
Kendini tanıttı ve açılış davetiyesini masama bıraktı.
Yaşamım boyu kimseyi kandırmadım ve popülizme itibar etmemiş bir insan olarak teşekkür ettim ama kendisine şu soruyu sordum:
Siz beni tanıyor musunuz yani kim olduğumu ve hangi dünya görüşümü daha doğrusu ve açıkçası sosyalist bir insan olduğumu biliyor musunuz? dedim.
M. Metin Kaplan bana “biliyorum ama komşu olacağız diye sizi de davet ediyorum” dedi.
Bende kendisine teşekkür ettim ama özellikle Alpaslan Türkeş’in de geleceğini duyduğum için katılamayacağımızı bildirdim…
Alpaslan Türkeş’in katıldığı ve o zaman biz solcuların hepsini düşman ve faşist olarak nitelediğimiz sağcı ve ülkücü herkes açılışa gelmişti.
Açılışa katılmadık ama firmamızı temsilen ‘Kitlespor’ adına büyük bir çelenk yaptırarak yolladım.
İki gün Sonra Metin kaplan yine ofisime geldi gönderdiğimiz çelenk için teşekkür etmek istedi.
İşte orada benim Anadolu geleneğim aklıma geldi ve ısrarla “Buyurun bir çay için” diye davet ettim.
Çay içerken kendisine açık açık şu soruyu sordum:
“Metin Kaplan, biz sizinle aynı iş hanında nasıl komşuluk yapacağız?
Sadece selam verebiliriz…
Komşu komşunun külüne muhtaçtır diye hareket edip zorunlu koşularda yardımlaşabiliriz.
Kendinize güveniyorsanız saygı çerçevesinde kimse kimseye kendi fikrini dayatmadan arkadaş olabiliriz” dediğimde Metin Kaplan üçüncü şıkkı seçti.
Bu durumda başka bir zorluk daha vardı.
En önemli zorlukta bizim dışımızda yaşanabilecekti.
O yıllarda sağdan ve soldan birbirlerine düşman olmuş insanlar aynı merdivenlerden inip bize veya onlara gelecek özellikle içerden çıkmış dostlarımız ve yoldaşlarımız sıkıntı yaşayabilir veya yaşatabilirlerdi.
Çünkü her iki kesimden de o karanlık günlerde yaşanmış ölümler ve acılar vardı ve herkes çok öfkeliydi..
Uzatmaya gerek yok.
Biz o derece olgun, kararlı, samimi davrandık ki hiçbir olumsuzluk yaşanmadı.
Hatta bugün MHP’nin Genel Sekreteri İsmet Büyük Ataman çarşıya geldiğinde çoğu zaman önce benim ofisime uğrar kahvemizi içerken sohbet ederdik.
Yine o günlere çok genç olan ve sonra MHP İl Başkanı ve daha sonra milletvekili olan Necati Özensoy bu yaşananlara tanıktır.
Uzatmadan şunu söyleyeyim.
Biz Metin Kaplanla arkadaş değil dost olduk.
Kendisi sağlam ve güvenilir bir insandı.
Hapishanede sağdan soldan çok okumuş inanılmaz şekilde kendisin yetiştirmiş, yenilemiş ama asla bozulmamış bir insandı.
Bana ve ödünsüz duruşuma çok saygı duyardı.
Hatta onunla birlikte dükkâna gelen ne kadar ülkücü varsa asla soldan ödün vermeyen, güçlü, yürekli ve ödünsüz ama insana saygılı Güler Buğdayı çok sevip saydılar.
M. Metin Kaplan ilk kitabı! Teşkilat ve İdareyi’ yazarken bana getirip okumamı ve değerlendirme yapmamı istedi.
Benim için çok zor oldu ama kıramadım okudum. Özellikle dili beni çok zorlamıştı.
Kitap çınca başta Alpaslan Türkeş olmak üzere o davanın tüm önemli isimleri arasında bana da; “Sosyal demokrat Hocam Güler Buğday’a bana kattıkları ve öğrettikleri için çok teşekkür ederim” diye yazmıştı.
Sonra bizler ailecek görüşür olduk.
Daha sonra M. Metin Kaplan benim evime sık sık gelir oldu.
Biz onunla neler konuşmadık ki!!!
M. Metin kaplan bana çok güvendi ve çok kimseyle paylaşmadığı sırlarını anlatırdı.
Hatta bu durum beni ürkütmüştü.
“Neden bana bunları anlatıyorsun?” dediğimde şöyle yanıt verdi:
“Hocam, siz çok güvenilir ve güçlü bir insansınız. Kimseye anlatamadığım bu konuşmaları size anlatıyorum ki bana bir şey olursa arkamda istismar etmeyecek güvenilir bir tanığım olsun.
Ayrıca zaten solda bir insan olarak anlattığım bu konuları isteseniz de kimseyle konuşamaz ve anlatamazsınız yani güvenilir bir yeddi emin gibisiniz” demişti.
Haklıydı öylede oldu. Uzatmayacağım daha fazla.
Kıymetli eşi Ayşe’yi lise yıllarından bu yana küçük bir kızken tanımış, bıcır bıcır konuşmasıyla sevmişimdir.
Ayrıca güzel kızı Başak’ın halasıyım.
Dün M. Metin Kaplan’ın gerçek dostu ve çok saygı duyduğu ve bana her zaman sevgi ve saygıyla anlattığı hapishane arkadaşı ve yaşamdaki en önemli dostu olan Efendi Barutçu’nun musalla taşındaki dostu için yaptığı konuşmayı canlı yayında izledim etkilendim hatta çok ağladım.
Özellikle bir konuyu açıklaması beni de mutlu etti. Metin Kaplan’ı herkes katil olarak tanırdı.
Oysa işlemediği ama üstlendirilen ve asla kimseye açıklamadığı bir cinayet için yıllarca hapis yatmış ve davasına ihanet etmemiş bir insanın tanıklığını yaptı.
Bu konuyu bana her türlü sırrını anlatan Metin Kaplan asla anlatmamıştı.
Ben malzeme satmak ve müşterilerimle görüşmek için Anadolu’yu gezerken Sivas’ta otelde kaldığım bir gece otelin sahibi masamıza geldi ve Bursa’dan geldiğimizi öğrenince Metin Kaplan’dan söz etti.
Tanıyıp komşu olduğumuzu söyleyince de masamıza oturup yemin billah ederek bize şu bilgiyi verdi:
“Ablacım, Metin Kaplan, bizim için gerçek bir kahramandır. İçinde olduğum ve bizzat bildiğim bir bilgiyi size söylüyorum: Metin Kaplan hiç kimseyi öldürmedi ve asla o olayın faili değildir.
Ancak ona öyle bir görev verildi ve O, da davasına ihanet etmeden işkenceler gördü ama asla konuşmadı ve sustu…” demişti.
Dönüşte bu konuyu kendisine sordum:
“Hocam o konu kapandı gitti. Ben yattım ve o borcu davam adına ödedim. Bundan sonra konuşmanın ve ben suçsuzum demenin bir faydası yok.
Keşke o günlerde bu hataları hiç yapmasaydık ve iki tarafta oyuna gelmeseydik” demişti.
Bende bu tanıklığı bu yazımla insanlık görevi olarak; onu tanıyan tanımayan insanlar, dostları, ülküdaşları ama daha çokta çocukları için yazma gereği duydum.
Daha fazla uzatmayacağım sadece eşim Mehmet Buğdayın 3,5 ay süren hastane enfeksiyonu nedeniyle yoğun bakımda inanılmaz zorluklar yaşadığımız süreçte eşi benim sevgili kızım Doktor Ayşe’yle birlikte her zaman yanımda oldular.
Bana moral ve dayanma gücü verdiler. Ve sonunda acıma ortak oldular.
Ülkücü Metin Kaplan, eşimin ölümünün arkasında bizleri yani iki solcu insanı o günlerde “ÜLKÜCÜ DÜNYA GÖRÜŞÜ” bloğunda yazıp paylaştı.
Yıl 2007 ve yazıyı 19 Mayıs 2007 de yazıp paylaşmış. Çok anlamlı ve benim için değerli bir yazı.
Yazıyı bana sevgili dostum gerçek gazetecilerden Gül Kolaylı bulup yolladı.
Gül yazıyı çok içten, çok namuslu ve çok dürüstçe, samimiyetle yazıldığını söyleyince bende bir kez daha okudum.
Bu yazı okurlara şunu anlatmalıdır:
Özgür düşüncenin ve kendini olduğu gibi ifade etmenin önemini.
Siyasette ve yaşamda fırıldak olmadan, popülizme kaçmadan, ideolojine ve dünya görüşüne ihanet etmeden, yaşamanın erdemine örnektir.
Aykırı ve farklı düşünenlerin veya farklı inançta olanların ülkemizin zenginliği olduğunu göstermiştir.
Sadece 2 aşısı olan M. Metin Kaplan’ı çağın vebası olarak nitelediğimiz Covit 19 nedeniyle kaybettik.
Namuslu ve hatır gönül bilen, mütevazı yaşayan iyi okuyan, araştıran ve kendi dilince ve üslubunca yazan, içerden bir ses olarak kitaplarında çok önemli şeyleri ifade eden bir insandı.
M. Metin Kaplan, cesur ve yürekli bir insandı.
Devlet Bahçeliye yıllar önce “Mit Ajanı” diye yazmış ve belgelerle kanıtlamıştı.
Ölümünden sonra herkesin tapındığı elleri çok temiz olmayan Muhsin Yazıcıoğlu’nun iç yüzünü ve ihanetini de yazmıştı.
Bu nedenle zaman zaman dışlanmış, yalnız bırakılmış ve haksızlığa uğramıştı.
Ama hiçbir zaman kimseye eğilip bükülmemişti.
Kendi ideolojisine ve inancına göre efendice yaşadı ve beklenmedik bir zamanda hakka yürüdü.
M. Metin Kaplan’ın mekânı cennet, ışığı bol, yıldızlar yoldaşı olsun…
Başta ailesine, akrabalarına, sevenlerine, ülkücü camiaya ve İyi partililere ve ben gibi onu yakın tanıyan tüm vefalı insanlara baş sağlığı ve sabır diliyorum.
Sevgiyle, saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile özgür bir yaşam ve hakça paylaşılan bir düzende yaşayalım ve yaşatalım.

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,45 M - Bugn : 3417

ulkucudunya@ulkucudunya.com