Metin Kaplan Ağabeyin Ardından
Emin Yılmaz 01 Ocak 1970
Metin ağabeyi 1986 yılının bahar aylarında tanıdım. Suçsuz yere, 10 yıl 6 ay süren esaret hayatından sonra yarım bıraktırılan eğitim hayatını tamamlamak için tekrar geldiği Bursa’da tanıdım. Uludağ Üniversitesi İİBF nin öğrencisi olduğumuz için hem Ülküdaş hem okuldaştık. Hem de arkadaş olduk.
O yıllar;
1986 lı yıllar Türkiye’nin düşünce ve siyasi hayatının fırtınalı yılları idi.
Ülkücü hareketin düşünce ve eylem önderleri tutuklanmış esaret hayatının yaşadığı yıllar.
Dışarıda olanların ise geçim derdi, eğitim derdi, hayata tutunma derdi ile uğraştığı yıllardı.
Bu yıllarda nerden türediği belirsiz görüşlerin toplum hayatımıza girdiği yıllar. İslamcılık, selefilik, nurculuk, menzilcilik, tarikatçılık, liberalizm vesaire. Bu akımların o dönemin aktif gençliği olan ÜLKÜCÜ dünya görüşüne sahip gençleri devşirmek için yoğun çabaladığı yıllar. Adeta karlı havada açıkta kalmış kuşları avlamaya çalışan akbabalar sarmıştı her yanı.
Çakallar sütre gerisinde avlarını gözlüyor. En zayıfı hangisi, nasıl avlarız diye plan yapıyordu.
İşte bu dönemde Metin ağabey Bursa’daki ülkücü gençliği BOZKURT gibi akbaba’lara yem etmedi.
Işık oldu, yol gösterici oldu. Yanlış yollara sapmayı önledi.
Günler geceler boyu süren sohbetlerinde, muhabbetlerinde Ülkücü hareketin fikri siyasi yapısını en güzel biçimde anlatmaya çalıştı.
Kurmuş olduğu BURÇAK kitabevi ile en doğru yayınları sunmaya çalıştı.
Ağabey;
Bir insanın her zaman bir yol gösterici, sohbet edebileceği, zamanını birlikte geçirebileceği insana ihtiyacı vardır. Metin ağabeyde bunların hepsi mevcuttu. 2014 yılında Metin ağabeyi yakından tanıyan Arifiye Öğretmen liseli arkadaşlarımız ile daha fazla zaman geçirmek sohbet etmek gezmek için Geyve Taraklı Göynük seyahati yaptık.
Memleketim olan Taraklı’da ağırlamak imkanına sahip olduk. Bir hafta sonu Geyve’nin kirazını dalında tatmak, Taraklının Göynük’ün tarih kokan sokaklarında gezmek, imkanına sahip olduk.
Taraklı’nın Çakırlar konağı o hafta sonu bizim için ÜLKÜCÜLER OTAĞI idi. Bu otağda Orta Asya bozkırlarından, Hoca Ahmet Yesevi dergahına, oradan Ülkü ocaklarına uzanan derin bir sohbet yaptık.
Bu sohbetler bizde doyumsuz tat bıraktığı için sonraki yıllarda BURSA’da tekrar buluştuk.
Bursa’daki İlk Ülkü Ocağı’nın açıldığı heykeldeki binanın önüne gelince Metin ağabey bir anda 1970 li yılların o günlerinin heyecanın yaşadı. Bize de yaşattı. Binanın önünde bir fotoğraf çekilerek biz hala buradayız dedik.
Metin ağabeyi seven arkadaşları olarak aynı seyahati tekrar yapmayı hep istedik ama pandemi bu imkanı bize hiç sağlamadığı gibi ağabeyimizi de bizden aldı.
Bilge Kişi;
Metin ağabeyin en önemli özelliği çok okuyan ve düşünen olması idi. Düşüncelerini en anlaşılır biçimde anlatabilmesiydi. Biz bu pınardan imkanımız ölçüsünde yararlandık. İlk ağızdan dinleme şansını bulduk. ulkucudunya.com sitesinde yazıları duruyor. Hep kalacak. Yazmış olduğu kitaplar hep ışık olacak.
Onu en yakından tanıyan arkadaşı Efendi Barutçu ağabeyin Musalla taşında söylediği şu 3 tanımlama Metin ağabeyi en iyi anlatmaktadır.
1. Metin eğer Metehan zamanında yaşasaydı ordulara kumanda eden yiğit komutan olurdu.
2. Osmanlı döneminde yaşasaydı Balkanlarda akıncılar beyi olurdu.
3. Eğer haksız suçlama ile hükümlü kararı verilmemiş olsaydı Üniversitelerde değme akademisyenlere taş çıkartacak ilim adamı olurdu.
Metin ağabeyle geçirdiğimiz o güzel seyahat zamanlarda onu en doğal haliyle resimlerini çekmek bana da nasip oldu. Hatıra kaldı.
Metin ağabey ruhun şad, mekânın cennet olsun.