« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Şub

2023

Rahmet Ve Minnetle

Erol Afşar 01 Ocak 1970

Mahmut Metin Kaplan ağabeyle hemşeri sayılmamıza rağmen yollarımız pek kesişmedi. Onun ve benim farklı dönemlere denk gelen öğrencilik hayatlarımız, sonra onun cezaevi hayatı ve benim farklı illerde öğrencilik ve öğretmenlik hayatım bir araya gelmemizi engelledi.
Tam birbirimize kavuştuk derken de Hak vaki oldu, bizi yalan dünyada bırakıp sonsuzluğa göç etti.
Bize de kalan hatıralarla avunmak, bir arada olduğumuz fotoğraflara bakıp iç geçirmek ve keşke daha fazla yanında olsaydım diye hayıflanmak kaldı.
Hayatım boyunca “ya sen nasıl Ülkücüsün” hitabına maruz kalanlardanım, belki çoğu Ülkücü gibi…
Hayatında ‘adam’ gibi bir Ülkücü görmeyenlerin, tanışma, kaynaşma ve daha önemlisi nadiren konuşma fırsatı bulduğumuz anlarla sınırlı değil bu ‘Sen nasıl Ülkücüsün’ lafı…
O laf, bazen ve çoğunlukla, bizi tanımayanların pişmanlıkla karışık serzenişleri, maalesef son zamanlarda da ‘lidere sadakat şerefimizdir’ anlayışı ile Ülkücülüğü dar bir koridora hapsedenlerin çoğunlukla hakaret ve küfür, kısmen de olsa şaşkınlık ve üzüntü kaynaklı söylenip durdu.
Her ne anlamda söylenirse söylensin, sebebi müsebbibi ve varsa vebali Metin ağabeyin ve hayatımıza yöne veren bir avuç serdengeçti Ülkücü ağabeyimizin boynunadır!
Ama en fazla vebal(!) Ülkücü olmayan dostların övgülerine sonra kendini hala Ülkücü sananların sövgülerine muhatap olmamıza sebep olan Ülkücü duruşumuzun mimarı Metin ağabeyin üzerinedir.
Dolayısıyla biz onunla birlikte örneğimizi, moda deyimi ile idolümüzü kaybettik.
Bize düşen elbette hal ve tavırlarımızla onun ismini ve onun emaneti olan Başbuğ Ülkücülüğünü sonsuza kadar yaşatmaktır. Ki Allah ömür verdikçe yaşatacağız.
Metin ağabey, tahliyesinin ardından Bursa’ya yerleştiğinde benim mesleki gurbetim başlamıştı. Ancak tatil dönemlerine rast gelen MHP kongre ve sair organizasyonlarında, o da ancak ayak üstü görüşebiliyorduk. Rahmetli Servet’in cenazesinde ve daha sonra kısmen Bursa’da, kısmen Sakarya ziyaretinde daha uzun görüşmek nasip olduysa da her dara düştüğümde ve yaşadığım her kafa karışıklığında telefonumun ucundaydı.
Birbirinden önemli kitapları ve köşe yazıları da sürekli rehberimiz oldu.
Dolayısıyla her Ülkücünün yaşadığı kafa karışıklığı sorunu Metin ağabey sayesinde en hızlı şekilde çözenlerden biri olmanın bahtiyarlığına eriştim.
Her Ülkücünün beyninin içini kemiren sorulardan ve sorunlardan onun sayesinde kurtuldum.
Vatan ve Turan derdiyle meşgulken, kendi derdimize düşüp ‘ne oluyor bize, nereye gidiyoruz’ diye sorar duruma gelmemiz acıydı elbet ama bu soruların cevabını veren ve bizi adeta bir çukurdan çekip çıkaran ağabeylerimizin varlığı da büyük bir nimetti bizim için.
‘Lidere sadakat şerefimizdir’ şiarına halel getirdiğim iddiasıyla taciz edilmeye başladığım ve bir saldırıdan kıl payı kurtulduğumda duymuş, aradı.
Yarım saatlik görüşme, bulunduğum enkazdan çıkaran büyük bir terapiydi benim için.
O durumda insanı en rahatlatan şey duruşunun, tavrının ve yolunun doğru olduğunu hissetmesidir. Onu hissettirdi bana. Zaten gerisi de çok önemli değildi.
Bir şeyleri göze almadan Ülkücü mü olunur?
‘Sen doğru dur, eğri er geç belasını bulur’ neticede…
Evde misin diye sordu. Yok dedim, kendimi attım kırlara, eve gitmeye de yüzüm yok sanki.
Kızdı. Ne demek yüzün yok? Hemen eve git, evdekilere ve ah vah edenlere de şunu anlat. İdam edilmeden önce karısı Sokrates'e şöyle der: ‘Ama sen suçsuzsun; suçsuz yere idam ediliyorsun.'
Sokrates de buna karşılık şöyle der: ‘Be kadın, suçlu olarak idam edilmemi mi yeğlerdin?'
Öyle yaptım, rahatladım…
Sonrasında telefon görüşmelerimiz devam etti. Her biri yarım saatten fazla süren bu görüşmelerde sürekli bana Ülkücü geçinenleri, Ülkücüden geçinenleri, mevcut MHP liderinin akkurtlar diye tanımladığı trollerini anlattı.
Bu ayrım önemli miydi? Önemliydi. Seni kesen baltanın sapının senden olup olmaması kadar önemliydi.
“Ağabey, bir sabah kalktım, bir baktım ki ne sendikam kalmış ne partim, piç gibi ortadayım” dediğimde hayli sinirlenmiş, yine de beni kırmamaya özen göstererek şunları anlatmıştı;
“MHP’yi biz Ülkücüler muhafaza ve ardından fethedemedik. Ülkücüden geçinenler ile Ülkücü geçinenler işgal ettiler.
Şimdi ya oradasın ya da Ülkücü değilsin diyorlar.
Halt etmişler! Hiç kimse Ülkücülüğü istediği gibi ve kafasına göre tarif edemez. Hiç kimse bizi o biçtikleri sözde Ülkücü elbisesinin içine sığdıramaz.
Hiç kimse hezeyanlarını Ülkücülük diye takdim edip, pazarlamaya/satmaya kalkışamaz.
Kalkışsalar da bunu iyi yetişmiş Ülkücüler satın almaz.
Kardeşim, dışarıda olan biz değiliz onlar, takma kafana...”
Dedim ya; biz onunla birlikte örneğimizi, moda deyimi ile idolümüzü ve ben aynı zamanda terapistimi yitirdim.
Haliyle kaybımız büyük, acımız büyük, kederimiz sonsuz…
Ruha şad mekânı cennet olsun.

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,45 M - Bugn : 2712

ulkucudunya@ulkucudunya.com