Bir Türk Münevveri M. Metin Kaplan
Muzaffer Demirbaş 01 Ocak 1970
M. Metin Kaplan hakkında yazılması ve konuşulması zor olan şahsiyetlerdendir. Çünkü ne söyleseniz Onu tam olarak ifade edemezsiniz. Ülkenin, devletin ve Türklüğün düşmanları, dolayısıyla M. Metin Kaplan’ın da hasımları olan zevat Onu “Karateci Metin” veya “Komando Metin” olarak kamuoyuna lanse etmişlerdir. Bundan muratları ise Onun bir münevver olarak Türk düşünce hayatındaki tesirlerini yok etmektir. Aslında M. Metin Kaplan “the bilge” değil kelimenin tam anlamıyla bilge bir şahsiyettir. Bunun en küçük delillerinden biri; 1980 sonrası neo-liberal politikalarla ülkenin çekildiği bataklığı görmesidir. Bu tezgâhın enstrümanlarından biri olan özelleştirme politikalarını, 1993 yılının Temmuz ayının 9’u, 25’i ve 30’unda Ortadoğu Gazetesi’ndeki köşesinde, yazdığı eleştirel yazılarla kamuoyuna duyurarak tarih önünde vazifesini layığı ile yerine getirmiş olmasıdır. Birçok siyasetçi ve akademisyenin göremediğini, M. Metin Kaplan’ın görmüş olması oldukça önemli ve anlamlıdır. Bu bağlamda da neden münevver olarak kabul edildiğini ortaya koymaktadır.
1978 yılında o günkü G7 ülkeleri, Washington’da bir toplantı yapar. Toplantının konusu, gelişmekte olan ülkelere hangi iktisat politikalarının tavsiye edileceği / uygulatılacağıdır. Toplantıda alınan kararlar Washington Consensus olarak tarihe geçmiştir. Türkiye’de 24 Ocak 1980 Kararları olarak bilinen istikrar tedbirleri adeta Washington Consensus’unfotokopyası gibidir. Her iki kararın vazgeçilmezi, özelleştirmelerin yapılmasıdır. Washington Consensus için Gülten Kazgan Hocanın şu tespiti de oldukça manidardır: “Washington Consensusun varsayımı, ABD sermayesi için ‘iyi’ olanın, dünya için de iyi olduğudur.” 1980’lerde Reaganizm –Thatcherizm olarak ete kemiğe bürünen neo-liberal politikalar, ülkemizde 24 Ocak 1980 Kararlarından sonra yapılan 12 Eylül Askeri Müdahalesi ile uygulanmaya elverişli zemini bulmuştur. Adeta tek taraflı propaganda ile toplum, devletin küçültülmesi gerektiğine inandırılmış hatta iman ettirilmiştir. Halbuki ortadaki tarihi hakikat; “…tarihi örneklere bakıldığında, iktisadi gelişmenin devletin küçük ve güçsüz kaldığı ülkelerde değil, güçlü bir devletin kurumları güçlendirdiği ve iktisadi gelişmeyi desteklediği ülkelerde gerçekleştiğini görüyoruz.” Öte yandan, “… Bugün gelişen ülkelere korumacılıktan vazgeçmelerini tavsiye eden ABD devleti de 19. yüzyılın büyük bir bölümünde, sanayileşme sürecinde İngiltere ile arasındaki farkı kapatana kadar, korumacı politikalar izledi.” Hâl bu iken, Türk kamuoyuna çok da aksettirilmeden Amerikalı The Morgan Bank firmasına 1986 yılında Özelleştirme Ana Planı hazırlatılmak suretiyle neo-liberal politikalardan taviz verilmeden uygulanmasına devam edilmiştir. Türkiye ekonomisinin 1980 yılından sonra, irili-ufaklı krizlerin sürekli bir biçimde yaşandığı bir görünüm arz etmesine rağmen, ekonomi politikalarının ana ekseninin bu krizlerin sebebi olup olmadığı sorgulanmamıştır. Yukarıda bahsettiğim yazılarında M. Metin Kaplan bunları görmüş ve gerekli ikazları yapmıştır.
Bir Türk Münevveri tabirini başlıkta kullandım. M. Metin Kaplan bu sıfatı ziyadesiyle hak enden bir ömür yaşamıştır. Çünkü münevverin bir vasfı da hadiseler karşısında tavır ve davranışlarıyla bir duruş göstermektir. İlk gençlik döneminden, son nefesine kadar tavizsiz olarak memleket meseleleriyle ilgilenmiş ve doğruluktan sapmamış olan M. Metin Kaplan Ağabeyimizin ruhu şad, mekânı cennet olsun. Saygı ve rahmetle…
1 Nurullah Kaplan – Yusuf Yılmaz Araç, OcakYazıları M. Metin Kaplan, Matbuat Yayın Grubu, Kasım 2022 – İstanbul. s. 171-179.
2 Cahit Kayra, Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü III. Cilt, Tarihçi Kitabevi, Birinci Baskı Temmuz 2014 – İstanbul. s.32
3 Gülten Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Krizler (1929-2001), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı, Eylül 2005 – İstanbul. s. 230.
4 Şevket Pamuk, Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, VII. Basım, Şubat 2017 – İstanbul. s. 47.
5 Şevket Pamuk, a.g.e., s.48.