M. Metin Kaplan Ağabey
Gündoğar Manga 01 Ocak 1970
“İmanımı, Türkeşçiliğimi, Dokuz Işıkçılığımı kimseyle tartışmam!” diyen, davasına adanmış bir adamı anlatmaya çalışmak gerçekten çok zor.
20.02.2022tarihi gerçekten ender ve cennette bir fazla olduğumuz, dünyada bir eksildiğimiz bir tarih.
Davamızın kurucusu, fikirlerimizin babası, kimliğimizin, kişiliğimizin mimarı, şahsiyetimizin ve hayat tarzımızın tek öğretmeni cennet mekân Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in buyurduğu üzere;“Milliyetçilik, sahte sola, komünizme, bölücülüğe karşı her zaman, her yerde karşı koyan ve bütün Türk milletinin birliği, beraberliği, kardeşliği, mutluluğu için çalışan ve gerekirse bu uğurda hayatını tehlikeye koyan ülkücülerin inanç hareketidir!” şuuruyla, liderine ve ülküsüne sadakatten ayrılmamış, bu uğurda hayatını vakfetmiş, Destanlaşan Ülkücü Hareketin destanını, hürriyetini ve geleceğini feda ederek yazmış bir yusufyüzlü: Mahmut Metin Kaplan'ın aramızdan ayrıldığı tarih....
Fikren yetişmemizde bir çoğumuzun, çok şey borçlu olduğumuz Mahmut Metin Kaplan'ın yani Metin ağabeyimizin adını ve savaşını, üniversiteli ülkücülerin teşkilat evi olarak kullandıkları kutlu mekân Yurtoğlu’ndaki seminerlere gittiğimiz sıralarda öğrendik. Onun ve Bursamızın yiğit ülkücülerinin, davamızın adsız savaşçılarının, yusufyüzlülerin, gazilerin ve şehitlerimizin şerefli adlarını ve kavgalarını hep Yurtoğlu’nda öğrendik...
Türk-İslam düşmanı Amerikan emperyalizminin, Nato’nun emir ve direktifleri ile yapılan 1980 faşist darbesinden sonra, bugün “Ülkücüyüm(!)”,Türkeşçiyim(!)” diyen birilerinin, ülkücülere selam vermekten bile kaçtığı, nallı kurt, ballı kurt oldukları; mevki, makam, mama peşinde yaşadıkları hayatı ülkücülük(!) diye pazarladıkları günlerde; bir avuç yurdum insanının hak bildikleri şehitler emaneti kutlu yolda, yoklukları paylaştıkları, ekmeklerini bölüşerek yedikleri, eski gazete sayfaları üzerindeki yer sofralarında ortak sahanlardaki aşa kaşık salladığı, şahsi eşyalarını ve maddi-manevi varlıklarını ortaklaşa kullandıkları, sen-ben değil, “biz!” varız şuuruyla ülkücü olma gururunu haz duyarak tattıkları, vazifelerini ama-fakat-lakin demeden mutluluk duyarak yaptıkları; ülkücü kardeşliğinin en yüksek şuurla yaşandığı, adamlığın ve adanmışlığın sembolü, Türk-İslam ülküsünün, ülkücülüğün Bursa'daki kutlu kalesi Yurtoğlu’nda Fahrettin Taşkın başkanımız bizlere Bursa davasından yargılanan ülküdaşlarımızın isimlerini ve esir tutuldukları cezaevlerinin adlarını vermiş ve seçtiğimiz taşmedreselilere mektup ve bayram tebriği göndermemizi istemişti. Metin ağabeyimiz ve diğer taşmedreselilerle ilk tanışmamız böyle oldu.
Daha sonraki yıllarda, hürriyetine kavuşmasının akabinde Metin ağabeyimizle daha çok karşılaşmamız, aynı gönüldaş mekânlarını paylaşmamız da nasip oldu. Bunlardan ilkinde Altıparmak’ta rahmetli Nihat, Emin, Feramuz, İbrahim İnce, İbrahim Kaymak ile birlikte kaldığımız çatı katındaki evimizde Metin ve Efendi ağabeyleri ağırlamak ve sohbetlerinden istifade etme şerefine nail olduk.
Kapısı ve hak aşığı gönülleriyle, edeple gelen herkese açık olan ve onları ülkücülük edebiyle karşılamaya hazır durumdaki eman beldesi Yurtoğlu’nda Metin ağabeyimizle birlikte kalma, onun “Ülkücü Dünya Görüşü” üzerine yaptığı sohbetlerini dinleme ve aynı sahandaki çorbaya kaşık sallama şerefine de nail olduk.
O bizim için bir danışma merkezi olmuş, kavgası, davası ile fikrimizin, sevdamızın da ayaklı arşivi ve kütüphanesi olmuştu.
Nazif ağabey ile kurdukları Burçakyayınevi uğramazsak noksanlık hissettiğimiz bir kültür merkezi haline gelmişti. Ülkücü hareketin olmazsa olmazı Dokuz Işıkda yıllar sonra Burçak yayınevi sayesinde tekrar hayat bulmuştu. Burçak'ın bastığı ülkücü şehidimiz Dündar Taşer'in Mesele’si de bizler için yeniden dirilişin sembollerindendir.
Daha sonraki yıllarda yazdığı “Teşkilat ve İdare” ve “Ülkücü Dünya Görüşü”, Türk-İslam ülkücüleri için baş ucu kitabı niteliğinde şaheserlerdir. Ülkücü Dünya Görüşü'nü Hamle Yayınları olarak basmaktan da ayrıca şeref duyarız.
Mekânın cennet olsun can ağabeyim, siyasette ayrılsak da seni tanımaktan, kardeşin olmaktan her zaman şeref duymaya ve seni teşekkürle, rahmetle anmaya devam edeceğim. Teşkilat ve İdare ile Ülkücü Dünya Görüşü her zaman dualarımla birlikte masamın üzerinde olmaya devam edecek inşallah!
Biz acizane, Yurtoğlu’nu ve sevgiyle kucakladığı, yüreğinde barındırdığı kutlu davanın gönlü güzel, kendileri güzel bütün bozkurtlarını, yolları bir şekilde kutlu çatısında birleşenleri gönlümüze ülkü ateşiyle kazımışız. Bu can bu tende kaldığı müddetçe de her daim hayır ve dualarla yadedeceğiz.
Yurtoğlu seni unutan vefasızların, yolundan dönenlerin kanı kurusun!
Gönülleri Türk-İslam ülküsünde birleşenlere ocaklık vazifesi yapmış; ülkücülük şerefinden taviz vermeden yaşayan güzel insanların barındığı, kalbinin sıcaklığında ısındığı kutlu bir yuva olmuştur.
Bugün bile adının anılması “ülkücülükte kardeş” olanların yüreklerine ateş düşürüyor, ciğerlerini sızlatıyor, ruhlarını acıtıyorsa; demek ki, orada kalsınlar veya geçerken uğramış olsalar bile, birileri orada güzel hatıralar bırakmışlar, ''ülkücü kardeşliği'' anıtının harcına terlerini dökmüşler demektir.
Yüce Allah, emanetlerini lekelemeden teslim edenleri rahmetiyle kuşatsın, emanetlerini kirletmeden ve düşürmeden taşıyanları da hayırlarla kuşatsın inşallah!