Açmazların ardındaki ihmaller
Ahmet Selim 01 Ocak 1970
Aşırılıklardan birine meylederseniz, başka aşırılıkların savletine hedef olmanın karşılığında kendi seçtiğiniz aşırılığın desteği size bir melce oluşturabilir. İtidali seçerseniz, birbirini cerhediyor olsalar da, bütün aşırılıkların müttefik zulmüne maruz kalabilirsiniz; ama bu bir gün, mutlaka sizi nasibinizin hedefine ulaştırır. Kalıcı ve üretken olan da budur. Sahih düşünce üretiminin başka bir yolu yoktur
Aykırı düşüncelerin ve bilgilerin faydası var. Aykırılıktan kasıt, alışılmış düşünce ve bilgilere uymamaktır. Bunlar doğru da olabilir, yanlış da. Doğru iseler, faydaları tartışılmaz. Yanlış veya abartılı iseler de, dolaylı fayda söz konusu olur. Değerlendirmeyi, kıyası, sorgulamayı öğrenirsiniz; yanlışların doğuşu ve yapısı hakkında bilgi ve tecrübe sahibi olursunuz. Doğrulara yapışık olan yanlışları fark etmek zordur, onu öğrenirsiniz.
Şuna hayret ediyorum:
Uzun yıllar, hep alışılmış ve sıradan sayılan şeylerle yaşayan biri, bir gün bazı hususlarda aykırılık tadı alıyor ve çarpılıyor. Terazinin ihmal edilen kefesini bu defa ters yönde çarpıtıp çökertiyor, yani "serapa aykırı" bir hal alıyor.
Biz aykırı düşüncelerle ve bilgilerle daha çocuk yaşta karşılaştık. Sen yarım asır gecikmişsin, ama benden ileride duruyorsun ve beni kınamak istiyorsun! Hadi örnek verelim de erken açılsın. "Millet devlet için değil, devlet millet içindir." gerçeğini biz alfabe ile öğrenmişizdir. Bürokrasinin bu gerçeği tersine yorumladığını ve ona göre bir uygulamadan yana olduğunu bilirdik. Ama şunu da bilirdik: devleti temsilen iş görenlerle, devletin var oluş sebebi ve mesnedi ayrı değerlendirilir. Devlet, milletin, tarihle toplumla hayatla ilgili zaruretleri muvâcehesinde (tam oturunca bu kelimeden vazgeçilmez A.S) koruyucu ve etkinleştirici bir donanım tabakası oluşturmasıdır. Basitte ve öz'de tanımı budur. Milletsiz devlet, bir kabuk olur; tanım'a gelmez. Elbette ki bu koruyucu tabaka özün yani milletin dokusunu taşımalıdır. Siz teorik yaklaşımların genelleştirilip mutlaklaştırılmasına bakmayın; bazı terslikler ve farklılıklar olduğunda dahi, bu gerçek yine varlığını sürdürür. Devlet adına iş görenler içimizden çıkıyor. Sivil kimliği nasılsa, resmî kimliğine de aynen yansıyor. Fark şurada: sivil kimliğinde tezahür imkânı bulamamış zaaf özellikleri, resmî kimliğinde tezahür ediyor, zuhur eyliyor! Tezahür mahrumiyetinden nice terimler doğmuştur. Fıskını tezahür ettirmemiş, ettirememiş olana "fasık-ı mahrum" denir. "Gâsıp-ı mahrum" da diyebilirsiniz. Yani: gasbedecek ama, gücü yahut cesareti yok! Bu, müspette de kullanılabilir. "Mükrim-i mahrum" derseniz, "ikram edecek ama, yok ki etsin" anlamını verir. Pek âdet olmamışsa da böyle nice örnekler üretilebilir
Tezahür etme imkanı bulamamış güzelliklerin ve üstünlük vasıflarının sahibi olan o kadar çok insanımız var ki, üretilse güzel olur.